1
Ebu Bekir es-Sıddık Radıyallahu Anh 81
îsmi: Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka’b b. Sa’d b.
Teym b. Mürre b. Ka’b b. Lüey el-Kuraşi et-Temimi: Ebu Bekir esSıddık b. Ebi Kuhafe. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in halifesi.
Annesi Ümmü’l-Hayr Sülma bintu Suhr b. Amir’dir. Babasının amcasının kızıdır. Meşhur olan kavle göre Fil olayından 2 sene sonra doğmuştur. İbnu’l-Berikî Aişe radıyallahu anha’dan rivayet ediyor: “Yanımda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebu Bekir radıyallahu anh doğumlarından bahsettiler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem daha büyük idi.” Bi’setten önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in arkadaşı idi ve ona ilk iman eden de o oldu. Mekke’de ikâmeti boyunca onunla beraber kaldı, hicretinde ve mağarada ona refakat etti. Ölünceye kadar bütün savaşlara beraber katıldı. Tebük gününde sancak onda idi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatta iken 9. yılda hac yaptı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selîem’den sonra da halifesi oldu. Müslümanlar ona “Resûlullah’m halifesi” lâkabını verdiler.
81 El-İsabe (4819), Usudu’l-Gabe (3062), Tecridu Esmai’s-Sahabe (1/323), İbn Hibban Taıih’us-Sahabe (s.23), es-Sikat (3/169), Hilyetü’l-Evliya (1/28) Enes radıyallahu anh, Ebu Bekir radıyallahu anh’den rivayet ediyor; “Mağarada iken Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e dedim ki; “Şayet onlardan biri ayaklarının altına baksa bizi görecek.” Buyurdu ki; “Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun ey Ebu Bekir?” Buhari (3653) Müslim (2381) Aişe radıyallahu anha dedi ki; “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hastalığında bana dedi ki; “Bana baban Ebu Bekir’i ve kardeşi-56 İbnu Hacer el-Askalânî
ni çağır da bir yazı yazayım. Ben, temenni eden birinin “Ben lâyığım” demesinden ve Allah ile müminlerin onu kabul etmemesinden korkuyorum. Ancak Ebu Bekir hariç.” Buhari (5666), Müslim (2387) Cûbeyr Bin Mut’im dedi ki; “Bir kadın, Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem’e gelip bir şey istedi. O da kadına tekrar gelmesini emretti. Bunun üzerine kadın: “Ey Allah’ın Resûlü! Ya gelir de seni bulamazsam?” dedi -herhâlde
kadın ölümü kastediyordu- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Beni bulamazsan Ebu Bekir’e git” buyurdu.
Bu son iki hadis, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Ebu Bekir radıyallahu anh’ı kendisinden sonra halife olarak belirlediğini göstermektedir. Yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hayatında onu yerine geçirmiş, ona namazda insanlara imamlık yaptırmıştır. Nitekim bütün Müslümanlar ona biat etmek hususunda icma etmişlerdir. Allah onlardan razı olsun. Ebu Bekir radıyallahu anh’m faziletine dair mütevatir olarak gelen
hadislerden bazıları şunlardır; “Şayet yeryüzü halkından dost edinseydim, elbette Ebu Bekir’i dost edinirdim. Lâkin o benim kardeşim ve sahabemdir. Nitekim Allah Azze ve Celle arkadaşınızı dost edinmiştir.” Buhari (3656) Müslim (2383) Bu hadis aralarında Abdullah Bin Mesud, Ebu Said el-Hudrî, Abdullah Bin Abbas ve Abdullah Bin Zübeyr’in de (Radıyallahu anhum) bulunduğu pek çok sahabeden rivayet edilmiştir. Öbu Bekir radıyallahu anh’m faziletinden olarak, onun cennetin sekiz kapısından gireceği belirtilmiştir. Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki; “Ebu Bekir radıyallahu anh şöyle dedi; “Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Resûlü! Bir kimsenin bu kapıların hepsinden çağınlmasmda bir zarar yoktur. Şu hâlde kapıların hepsinden çağırılacak bir
kimse var mı? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Evet! Ben, senin de onlardan olmam ümit ederim.” Buhari
(1897) Müslim (1027) Onun faziletlerinden birisi de malının tamamını infak etmesidir. Bu
yüzden Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Sohbetiyle olsun malıyla olsun bana insanların en faydalı olanı Ebu Bekir’dir” buyurmuştur. Buhari (3654) Müslim (2382) Hatta o, sahabeler içinde iyi ameli en fazla olanı idi. Hayır işlemede
onu kimse geçememişti. Allah ondan razı olsun. Bunun delili, Ebu Hureyre radıyallahu anh’m rivayet ettiği şu hadistir; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Bu gün sizden kim oruçlu olarak sabahladı?” Ebu Bekir: “Ben” diye cevap verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Bu gün sizden kim bir cenaze teşyi’ etti?” buyurdu. Ebu Bekir:
“Ben” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Bu gün sizden hanginiz bir fakir doyurdu?” diye sordu. Ebu
Bekir:
“Ben” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Bu gün sizden kim bir hasta ziyaret etti?” dedi. Yine Ebu Bekir; “Ben” cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem; “Bu hasletler kendisinde toplanan kimse mutlaka cennete girer” buyurdu. Müslim (1028) Bunlar onun fazileti hakkında gelenlerin bazısıdır. Nitekim o, sahabelerin efendisi, en hayırlısı ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e en sevimli olanı idi. Bu Sahih-i Buharî’de, Beni Saide sakifesinin toplanmasından bahsedilirken geçer; Ömer radıyallahu anh dedi ki; “Aksine, sana biat edeceğiz. Sen bizim efendimiz, en hayırlımız ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e en sevimli olanımızsm.” Ardından Ömer radıyallahu anh onun elini tuttu, biat etti ve insanlar da ona biat ettiler. Buhari (3668) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah seni bağışlasın ey
Ebu Bekir!” buyurarak üç defa Ebu Bekir radıyallahu anh’m bağışlanması için dua etmiştir. Sonra da şöyle buyurmuştur; “Allah beni size peygamber olarak gönderdiği zaman hepiniz bana: “Sen yalancısın” dediniz. Ebu Bekir ise: “Doğru söyledin” dedi ve bana canıyla, malıyla yardımcı oldu. Siz arkadaşımı bana bırakırsınız değil mi?” Bunu iki kere tekrar etti. Bundan sonra Ebu Bekir’e hiç eziyet edilmedi.” Buhari (3661) Ebud-Derda radıyallahu anh’den. O, en hayırlı halife idi. El-Âcurrî; Ebul-Kasım el-Begavî-Ebu Hayseme Züheyr Bin Harb-Yahya Bin Süleym et-Taifî-Cafer Bin MuhammedBabası-Abdullah Bin Cafer et-Tayyar radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet ediyor; dedi ki; “Ebu Bekir radıyallahu anh başımıza geçti, en hayırlı halife oldu. Bize en merhametli ve en şefkatli davranan o oldu.” Acurri eş-Şeria (1187) el-Lalkai (2459); el-Humeydî-Yahya Bin Süleym tarikinden. Ahmed, Fadail (699) Hakim, Müstedrek (c.3 no; 4468) isnadı sahihtir. El-Lalkaî; Ahmed Bin Abdullah Bin el-Hıdr - Muhammed Bin Abdullah — Ahmed Bin Bişr — Ahmed Bin İmran - İbn Fudayl — Ammar Bin Ruzayk — Haşim Bin el-Büreyd - Zeyd Bin Ali Bin el-Huseyn Bin Ali Bin Ebi Talib isnadıyla rivayet etti: Zeyd Bin Ali dedi ki; “Ebu Bekir es-Sıddîk, şükredenlerin imamıdır.” Sonra da şu ayeti okudu; “Allah, şükredenleri ileride mükâfatlandıracaktır.” El-Lalkaî (2468) Yine; Yahya Bin Kesir - Cafer Bin Muhammed — babası — Muhammed Bin Ali bin el-Hûseyn isnadıyla rivayet ediyor: “Bir adam babama58 İbnu Hacer el-Askalânî Babası da Müslüman olmuş ve Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem’den rivayette bulunmuştur. Ebu Bekir radıyallahu anh’den; Ömer, Osman, Ali, Abdurrahman b. Avf, İbn Mes’ud, İbn Ömer, İbn Abbas, Huzeyfe, Zeyd b. Sabit, Ukbe b. Amir, Ma’kıl b. Yesar, Enes, Ebu Hureyre, Ebu Umame, Ebu Berze, Ebu Musa, kızlan Aişe ve Esma ile diğer bazı sahabeler -Allah hepsinden razı olsun- rivayette bulunmuştur. Tabiinden; es-Sunabihi, Mürre b. Şerahil et-Tayyib, Evsat elBeceli, Kays b. Ebi Hazim, Suveyd b. Gafele ve başkalan rivayette bulunmuştur. Said b. Mansur, müminlerin annesi Aişe radıyallahu anha’dan rivayet ediyor: “Ebu Bekir'in ismini ailesi “Abdullah” olarak vermişti. Fakat “Atik” ismi daha çok kullanılır oldu.” Zühri şöyle demiştir: Ebu Bekir radıyallahu anh sanya çalan
beyaz renkte, ince yapılı, kıvırcık saçlı, zayıf yanaklı bir zat idi.” Ebu Ya’la, Aişe radıyallahu anha’dan rivayet ediyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı avluda iken Ebu Bekir geldi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kimi cehennemden azad edilmiş bir kimseye bakmak
sevindirirse Ebu Bekir'e baksın” 82 Böylece azat edilmiş anlamında “Atik” ismi daha çok kullanılır oldu.
geldi ve; “Bana Ebu Bekir’i haber ver” dedi.
“Sıddîk’ı mı soruyorsun?” dedi. Adam; “Ona “Sıddîk” mı diyorsun?” dedi. O da dedi ki; “Anan seni düşüreydi! Benden daha hayırlı olanlar; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, muhacirler ve ensar ona Sıddîk dedi. Kim ona Sıddîk demezse Allah onun sözünü doğrulamaz. Git, Ebu Bekir ve Ömer’i sev. Onlardan yüz çevirenle benim alâkam yoktur.” El-Esbahanî el-Hucce (2/352), Siyeru A’lamin Nubela (4/395), İbn-i Asakir Tarih (12/22/b). Ebu Bekir radıyallahu anh, sahabelerin en faziletli, en cesur, en dindar ve en kıymetlisi idi. Radıyallahu anhum ecmain. Her Müslümanm Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra onu uyulacak örnek edinmesi gerekir. Allah ondan razı olsun.
82 Kenzu’l-Ummal (12/35654)İbn Mende, Abdurrahman b. El-Kasım b. Muhammed tariki
ile rivayet ediyor: el-Kasım b. Muhammed dedi ki: “Aişe radıyallahu anha’ya Ebu Bekir hakkında sordum. “İsmi Abdullah’tır” dedi. Dedim ki: “İnsanlar ona “Atîk” diyorlar” bunun üzerine şöyle cevap verdi: “Ebu Kuhafe’nin üç çocuğu vardı. Birisinin ismini “Atik”
İkincisini “Mu’tik” üçüncüsünü de “Uteyk” diye koydu.” Bu rivayetin isnadında İbn Lehîa vardır.
İbn Sa’d ve İbn Ebi’d-Dünya’mn rivayetine göre İbn Ebi Müleyke şöyle demiştir: “Ebu Bekir'in ismi Abdullah idi. Atik sadece lâkabıydı.” Ebu Nuaym’ın el-Marife adlı eserinde nakledildiğine göre Ley s: “Ebu Bekir radıyallahu anh’e güzelliğinden dolayı Atîk denildi” demiştir. Abbas ed-Dûrî de Yahya b. Cafer’den buna benzer bir nakilde bulunmuştur. Fadl b. Dukeyn’in Tarih’inde şöyle geçer: “Hayırda öne geçtiği için ona “Atik” denildi.” Ed-Dulabî, el-Kunâ isimli eserinde ve İbn Mende İsa b. Musa b. Talha - babası - dedesi isnadıyla rivayet ediyorlar: “Ebu Bekir radıyallahu anh’m annesinin çocukları yaşamazdı. Ebu Bekir doğunca Kâ’be’ye yöneldi ve şöyle dedi: “Allah’ım! Bunu sen ölümden azad (Atîk) ettin, onu bana bağışla.” İbn-i İshak dedi ki: “Arapların en seçkin nesebindendi.” ElIclî: “Kureyş’in neseplerini en iyi bileni idi” dedi. İbn-i İshak esSiyr atu’l-Kübra’da: “Ebu Bekir kavmi tarafından ülfet edilen ve sevilen biriydi.
Kureyş’in en seçkin nesebine mensuptu. Onların hayrı ve şerri en iyi bileni idi. Güzel ahlâklı bir tüccardı. İlminden, tecrübesinden ve güzel sohbetinden dolayı kendisine başvurulurdu. İslâm’a davet etmeye başladığında da ona güvendiler. Osman, Talha, Zübeyr, Sa’d ve Abdurrahman b. Avf onun vesilesiyle İslâm’a girdiler.” Muhammed b. Osman b. Şeybe, Tarih’inde, Salim b. Ebi’l-Ca’d’dan rivayet ediyor: “Muhammed b. El-Hanefiyye’ye şöyle dedim: “Ebu Bekir radıyallahu anh’ı, başkaları zikredilmeyecek şekilde öne geçiren şey nedir?” dedi ki: “Zira o Müslüman olduğunda en faziletlileriydi. Allah onun
ruhunu kabzedinceye kadar da böyle devam etti.”Ebu Davud, el-Zühd adlı eserinde sahih isnad ile Urve radıyallahu anh’den rivayet ediyor: “Ebu Bekir Müslüman olduğunda kırk bin dirhemi vardı. Aişe bana dedi ki: “Ebu Bekir öldüğünde geride ne bir dinar ne de bir dirhem bıraktı.” Yakub b. Süfyan Tarih’inde Urve’den naklediyor: “Ebu Bekir
Müslüman olduğunda kırk bin dinarı vardı. Bunu Allah yolunda infak etti. Allah’a iman ettiği için eziyet gören yedi kişiyi azat etti. Bunlar: Bilal, Amir b. Fuheyre, Zinnire, en-Nehdiyye ve kızı, Benî Müemmel’den bir cariye ve Ümmü Ubeys’tir.” Mus’ab ez-Zübeyrî, Usame b. Zeyd b. Eşlem yoluyla Eslem’den rivayet ediyor: “Ebu Bekir ticaret ile meşhurdu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bi’setinde kırk bin dinarı vardı. Bunu köle azat etmede ve Müslümanlara yardım yolunda harcadı. Medine’ye geldiğinde beş bin dinarı kalmıştı. Bunu da aynı şekilde harcadı.” İbnu’l-A’rabî el-Zühd’de başka bir rivayet yoluyla İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan benzerini rivayet etmiştir. Darekutnî, el-Efrad adlı eserinde Ebu İshak yoluyla Ebu
Yahya’dan şöyle rivayet etmiştir: “Ali radıyallahu anh’m minber üzerinde şöyle dediğini sayamayacağım kadar çok işittim: “Muhakkak ki Allah Azze ve Celle Peygamberi sallallahu
aleyhi ve sellem’in diliyle Ebu Bekir’i “Sıddîk” diye isimlendirmiştir.”
Ebu Bekir radıyallahu anh’ın menkıbeleri çoktur. Nitekim
bir topluluk bununla ilgili müstakil eserler yazmışlardır. İbn-i Asakir’in Tarih’inde onun hâl tercemesi bir cilt kadar tutmuştur. En büyük menkıbesi Allah Azze ve Celle’nin şu ayetidir: “Eğer Muhammed’e yardım etmezseniz, Allah, elbette
ona yardım edecektir. Nitekim kâfirler, iki kişiden biri olarak onu (Mekke’den) çıkardığında, her ikisi de mağarada iken arkadaşına: “Üzülme, Allah bizimle beraberdir” demişti.” (Tevbe 40) Bu ayette geçen sahabesinin Ebu Bekir radıyallahu anh olduğu hususunda tartışma yoktur. Zira buna itiraz edilip de bir başkası tayin edilemez. Ebu Bekir radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile hicret ettiğinde Amir b. Fuheyre, Abdullah b. Ebi Bekr ve rehber olarak Abdullah b. Uraykitile birlikte hicret etmişlerdi. Ama mağarada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında Ebu Bekir’den başkası yoktu. Eğer Abdullah b. Ebi Bekr ve Amir b. Fuheyre’nin onlarla bir süre kalmaları hakkında tereddüt edilecek olursa, onlar Mekke’ye dönmüşlerdi. Abdullah onlardan sonra olanları haber vermek için, Amir ise gıda gibi ihtiyaçlarını karşılamak için dönmüştü. Rehber ise ancak mağaradan sonra onlara refakat etmişti. O zaten rivayette de geçtiği gibi kavminin dini üzerindeydi. Onun, bu hadiseden sonra Müslüman olduğu söylenmiştir. Sahiheyn’de Enes radıyallahu anh’den gelen şu rivayet sabittir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Bekir’e mağarada iken şöyle dedi: “Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun?”83
Ebu Bekir radıyallahu anh’m Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile mağarada yalnız kalan kişi oluşuna dair hadisler meşhur seviyesinde çoktur. Bu menkıbede ona ortak olan başka bir sahabe yoktur.
Ahmed, Şehr b. Havşeb yoluyla Ebu Temim’den rivayet ediyor: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Bekir ve Ömer’e şöyle demiştir: “Şayet bir istişarede ikiniz birleşirseniz size muhalif
olmam.”84 Taberani’nin, Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den rivayetine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Muaz’ı Yemen’e göndermek istediğinde istişare yaptı. Herkes kendi görüşünü söyledi. Bunun üzerine buyurdu ki: “Şüphesiz Allah Azze ve Celle sema üzerinde Ebu Bekir’in hata etmesinden hoşlanmaz.” Ebu Ya’la, Ali radıyallahu anh’den rivayet ediyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Bedir günü bana ve Ebu Bekir’e şöyle dedi: “İkinizden biriyle birlikte Cebrail, diğeriyle birlikte de
Mikail ve İsrafil vardır. Büyük bir melek savaşa katılacaktır.”88Sahih’te gelen rivayete göre Amr b. El-Âs radıyallahu anlı şöyle demiştir:
“Ey Allah’ın Resûlü! En sevdiğin insan kimdir?” diye sordum. “Aişe” buyurdu. “Erkeklerden kimdir?” dedim. “Babası” buyurdu. “Ondan sonra kimdir?” diye sordukça birilerini söyledi.” Tirmizi, Begavi ve Bezzar, Ebu Said el-Hudrî radıyallahu
anh’den rivayet ediyorlar: “Ebu Bekir radıyllahu anh şöyle dedi: “İlk Müslüman olan ben değil miyim? Bu işe en hak sahibi
olan ben değil miyim? Ben şöyle, şöyle değil miyim?”86 Ravileri güvenilirdir. Lâkin Tirmizi ve Bezzar; Ukbe b. Halid’in bunu rivayette tek kaldığını söylediler. Tirmizi, Abdurrahman b. Mehdî’nin Şu’be yoluyla, Ebu Said’i zikretmeden yaptığı rivayetin daha sahih olduğunu da söylemiştir. Begavî, Yusuf b. El-Macişun yoluyla rivayet ediyor: “Şeyhlerimizden İbnu’l-Munkedir, Rebîa, Salih b. Keysan ve Osman b. Muhammed’e yetiştim. Hiçbiri de Ebu Bekir’in ilk Müslüman olduğu hususunda şüphe etmediler.” Begavi ceyyid bir isnad ile Abdullah b. Ca’fer’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Ebu Bekir dostumuzdu, hayırlı bir halifeydi, bize merhametliydi, üzerimize düşerdi.” İbrahim en-Nehaî şöyle dedi:
‘Yufka yürekli olduğundan ona “el-Evvah” ismi verilmişti.”
Meymun b. Mihran dedi ki: “Ebu Bekir radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem’e, rahip Bahira’ya uğradığı zaman iman etmişti. Ebu Bekir radıyallahu anh ile Hatice radıyallahu anha’nm Peygamber sallallahu aleyhi ve selemle evlendiğinde hangisinin daha önce Müslüman olduğu hususunda ihtilafa düşülmüştür. Bunlar, Ali radıyallahu anh doğmadan önce olmuştu.” En önemli menkıbelerinden birisi de şudur: “El-Kâre’nin
efendisi İbn’ud-Dugunne Mekke’de yakınlan kendisini reddettiğizaman, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e peygamberlik geldiği zaman Hatice radıyallahu anha’nın vasfettiği şeylerin benzeriyle onu vasfetmiştir. Bu vasıflarda Ebu Bekir radıyallahu anh ile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem uymuştur. Bu Ebu Bekir radıyllahu anh’ı medhetmek için yeterlidir. Zira Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sıfatı, başından beri en kâmil sûretteydi. Nitekim Ebu’l-Kasım İbn-i Asakir’in Tarihinde, es-Sıddîk radıyallahu anh’ın tercemesine ayırdığı yer, seksen ciltlik kitabının on sekizde biri kadardır.
İbn Sa’d, Zührî’den rivayet ediyor: “Ebu Bekir ve Haris b. Kelede bir gün Ebu Bekir’e hediye edilen bir hazireyi (et çorbası) yiyorlardı. Aynı zamanda bir tabip olan Haris: “Ellerini hemen çek, yemeğin içinde etkisini bir senede gösterecek bir zehir var!” dedi. İkisi de hastalandı ve bir sene sonra ikisi birlikte aynı günde vefât ettiler. Ebu Bekir radıyallahu anh hicretin on üçüncü senesi, Cumadiye’l-ûla ayında Pazartesi günü, altmış üç yaşında iken vefât etti. Begavi’nin İbn-i İshak’tan naklen: “Ebu Bekir’in hilafeti iki
yıl üç ay ve yirmi iki gün sürdü, cumadiye’l-ûla’da vefât etti” demesi yanılgıdır. Bu gerek süre bakımından ve gerekse ay bakımından hatalı bir bilgidir. Begavi, Muhammed b. Buzeyg’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Ebu Bekir radıyallahu anh Cumadiye’l-Ahire ayının bitmesine sekiz gün kala vefât etti.” Derim ki: Bu müddet İbn-i İshak’ın rivayetine uygundur. Böylece sadece ay hususunda bir yanılgı söz konusudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.