Ezra
İnsan Aklı Tanrı'nın Yollarını Anlayamaz
4 Bana gönderilen Uriel adlı melek yanıt verdi; "Sen daha bu dünyayı anlamada şaşkınsın,
2bu durumda yüce Tanrı Rab'bin yollarını anlamayı bekleyebilir misin?"
3"Evet, efendim" diye yanıtladım. Melek, "Sana üç yol ve üç örnek göstermek için gönderildim"
4diyerek sürdürdü konuşmasını, "Eğer onlardan birini bana açıklayabilirsen, ben de sana, yüce Rab'bin yolları hakkındaki soruna yanıt verip kalplerin neden günahkâr olduğunu öğreteceğim."
5"Söyle, efendim" dedim. O da, "Gel, o halde" dedi, "Benim için ateşi tart veya bir kile rüzgarı ölç, ya da geçen günü geri getir."
6"Bunları yapmamı benden nasıl istersiniz?" diye yanıtladım, "Yeryüzündeki hiç kimse bunları yapamaz."
7"Farzet ki, sana şöyle sordum: 'Denizlerin derinliğinde kaç tane hayat vardır? Kaç tane kaynak derinlikleri besler? Cennetin kemerlerinde kaç tane su yolu vardır? Nerededir kabirlerden dışarıya çıkan patikalar, cennete giden yollar?'
8Sen, 'Ben hiç aşağıda, derinliklerde bulunmadım, henüz kabre girmedim, hiç yukarı cennete de çıkmadım' şeklinde yanıt verebilirdin.
9Ama ben sana bunları sormadım, yüzleşmeye mahkûm olduğun ateşi, rüzgarı ve dünü sordum. Ancak sen bana yanıt veremedin.
10"Şu halde" diye devam etti, "Eğer sen, seninle birlikte gelişen şeyleri anlayamıyorsan,
11bu sınırlı kapasitenle, yüce Tanrı'nın işlerini, yöntemlerini nasıl kavrayabilirsin? Çürümüş dünyanın yozlaştırdığı insan, hiçbir zaman 'bozulmamışın yolunu bilemez."
12Bunu işittiğimde yere kapanıp secde ettim, "Kötülüklerle dolu, izah edememekten dolayı ızdırap çektiğimiz bir dünyada yaşamaktansa, hiç dünyaya gelmemiş olmak daha iyidir!" diye haykırdım.
130 şöyle yanıtladı: "Ağaçların plan yaptığı bir ormana gittim.
14Birbirleriyle şöyle konuşuyorlardı: 'Haydi, denizle savaşalım, onu geri çekilmeye zorlayıp daha fazla ormanlık alan için toprak kazanalım.'
15Denizlerin dalgaları da benzer bir plan yapmışlardı. Onlar da şöyle diyorlardı: 'Haydi, biz de ormanların ağaçlarına saldırıp onları ele geçirelim, onların topraklarını alalım.'
16Ağaçların planı suya düştü, çünkü ateş gelip onların hepsini yaktı.
17Dalgalarca yapılan plan da kötü bir şekilde başarısızlığa uğradı, çünkü kum zemine tutunup yollarını engelledi.
18İkisi arasında yargı vermek zorunda olsaydın, hangisini haklı, hangisini haksız çıkarırdın?"
19Şu yanıtı verdim: "Her ikisi de haksız, planları da olanaksızdı. Çünkü toprak ağaçlar için ayrılmış, denizler de dalgalar için."
20"Evet" diye yanıtladı, "Doğru yargıladın. Peki, o halde niçin sana sorulan sorularda başarısız oldun?
21Tıpkı ağaçlar karalara, dalgalar denizlere ait olduğu gibi, yeryüzündeki insanın aklı da yalnızca dünyaya ait şeyleri anlayabilir, onun dışındaki başka hiçbir şeyi anlayamaz. Göklerin üstünde yaşayanlar, göklerin ötesindeki şeyleri anlayabilir."
Çağların Sonu
22"Ama söyleyin bana, efendim" dedim, "O halde neden bana bir anlama yetkisi verilmedi?
23Sorum uzaklardaki göklerle ilgili değil, yalnızca her gün gözlerimizin önünde olup biten şeylerle ilgili. Niçin İsrail Yahudi olmayan halklar arasında dillere düştü? Neden sevdiğiniz halk Tanrı tanımaz ulusların merhametine teslim edildi? Neden atalarımızın yasası önemsiz hale getirildi, yazılı antlaşmalar geçersiz birer mektup oldu?
24Bizler çekirge sürüleri gibi geçip gidiyoruz, hayatımız buhar gibi. O'nun adını andığımız halde, biz Rabbimiz'in acımasına, sevgisine layık değiliz. Bu durumda O bizim için ne yapabilir ki?
25Bunlardır benim sorularım."
26O şöyle yanıt verdi: "Eğer hayatta kalırsan göreceksin, Yeterince uzun yaşarsan şaşırıp hayret edeceksin.
27şu anki çağ çok hızlı geçip gidiyor olduğundan keder ve manevi zayıflıklarla dolu, o kadar ki, Tanrı'nın söz verdiği bereketler bile gerçekleşemiyor,
28Bana sorduğun kötülük tohumlarını saçtı, ama hasadı henüz gelmedi.
29Saçılan tohumların kötü ürünü biçilene kadar, tohumların ekildiği toprak kaybolana kadar iyilik tohumlarının ekilebileceği tarlalar için boş alan olmayacaktır.
30Başlangıçta kötülük tohumunun bir zerresi Adem'in yüreğine ekilmişti, o tohum şu ana dek ne kadar tanrıtanımazlık üretmiş durumda! Hasattan önce de daha ne kadar çok üretecek!
31Bir düşün! Kötülük tohumunun bir zerresi bile bu kadar büyük bir tanrıtanımazlık ürünü verebiliyorsa,
32sayısız iyilik tohumları ekildiğinde, ne büyük enginlikte bir hasat olacaktır!"
33"Ama ne zaman?" diye sordum, "Daha ne kadar beklememiz gerekiyor? Neden hayatlarımız o kadar kısa ve bu kadar acınacak halde, anlamsız?"
34Melek Uriel şöyle yanıtladı: "Sakın yüce Tanrı'dan daha fazla endişe duyma! Sen, sadece kendin için endişeleniyorsun, yüce Tanrı ise bir çok kişi için.
35Doğruların ruhları da bulundukları yerde konuyla ilgili şöyle sorular sormadılar mı: 'Burada ne kadar kalmak zorundayız? Hasat ne zaman başlayacak, ne zaman ödüllendirileceğiz?'
36Baş melek Cebrail onlara şu yanıtı verdi: 'Sizler gibi, onların sayıları da tamamlanır tamamlanmaz. Rab dünyayı bir denge içinde tarttığı, çağları ölçüp numaralandırdığı için, kararlaştırılan sayıya ulaşıncaya kadar
37hiçbir şeyi hareket ettirip taşımayacak, hiçbir şeyi değiştirmeyecek.' "
38"Ama efendim" dedim, "Biz hepimiz baştan sona tamamen günahkârız.
39Bizim yüzümüzden, insanlığın günahları yüzünden doğruların ödüllendirilmesinin ertelenmesi mümkün olabilir mi?"
40O da, "Git, hamile kadına sor" dedi, "Acaba dokuz ay tamamlandıktan sonra çocuğunu karnında daha fazla taşıyabilir mi?" "Hayır, efendim" dedim, "Taşıyamaz." O şöyle devam etti:
41"Aşağı dünyadaki ruhların korunduğu evler rahim gibidirler.
42Bir kadın doğum sancıları içindeyken emeğinin karşılığını görmek için sabırsızlanır. Aynı şekilde, zamanın başlangıcından beri onlar da tüm ruhları onlara geri teslim etmek için sabırsızdırlar.
43Böylelikle tüm soruların yanıtını almış oluyorsun."
44Dedim ki: "Eğer sizin için söylemenizde bir sakınca yoksa, acaba anlayabilmem için bir tek şeyi daha açığa çıkarıp göstermede yeterince lutufkâr olur muydunuz:
45Hangisi daha uzundur, gelmekte olan gelecek mi, yoksa geçip gitmiş olan geçmiş mi?
46Geçmiş nedir biliyorum, ama geleceği bilemiyorum?"
47Melek, "Gel, sağ yanımda dur" dedi, "Bir görüm göreceksin, ben sana anlamını açıklayacağım."
48Böylece onun yanında durup izledim. Orada gözlerimin önünden ışık saçan bir ateş geçti, alevler gözden kaybolurken geride hâlâ biraz duman vardı.
49Ondan sonra kara bir yağmur bulutu önümden geçti, şiddetli bir fırtına vardı. Bittiği zaman hâlâ geride biraz yağmur damlaları kalmıştı.
50"Bunu iyice düşün" dedi melek, "Sağanak yağmur su damlalarından çok daha fazla bir alanı doldurdu, ateş de dumandan daha fazlasını. Aynı şekilde, geçmiş geleceğin uzunluğunu fazlasıyla aşar, geriye kalanlar ise sadece yağmur damlaları ve dumandır."
51"yalvarırım söyle bana" dedim, "O günleri görebilmek için çok yaşamam gerektiğini mi düşünüyorsun?
52Yoksa yaşadığım sürede onlar gelecek mi?" "Eğer bana onlara ne tür belirtilerin müjdeleneceğini soruyorsan" dedi, "Sana kısmen anlatabilirim. Ama ömrünün uzunluğunu sana söylemek için görevlendirilmedim, o konuda hiçbir şey bilmiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.