Ezra
5"İşte belirtiler şunlardır: İnsanlar yeryüzünü doldurduklarında büyük bir paniğe kapılacaklar. Doğruluk yolu gizlenecek, yeryüzü imandan yoksun kalacak.
2Daha önce gördüğün veya işittiğin şeylerden çok daha kötüsü olacak, kötülükte büyük bir artış görülecek.
3Şimdi dünyayı yönettiğini gördüğün ülke, yolu olmayan bir çöl olacak, herkes görsün diye yerle bir edilecek.
4Üçüncü dönemden sonra yüce Tanrı sana yeterince uzun bir ömür bahşederse, her yerde bir karışıklık göreceksin. Güneş aniden gece ortasında parlamaya başlayacak, ay da gündüzün görülecek.
5Ağaçlar kan damlatacak, taşlar konuşacak, uluslar şaşkınlık içinde olacak. Yıldızların yörüngeleri değişecek.
6Yeryüzü sakinlerince hoş karşılanmayan bir kral tahta geçecek, kuşlar bile uçup gidecek.
7Ölü Deniz balık verecek, geceleyin çoğu kişi için bilinmeyen, ama herkes tarafından duyulacak bir ses yankılanacak.
8Birçok yerde derin yarıklar açılacak ve bu yarıklardan sürekli alev püskürecek. Vahşi hayvanlar çok uzak kırlara gidecek, yayılıp dolaşacaklar.
9Kadınlar çok acayip yaratıklar doğuracaklar, taze su kaynakları tuzlu su akıtacak, her yerde dostlar düşman olacaklar. Anlayış saklanacak, sağduyu kendi gizli yerine çekilecek.
10Çok kişi onu arayacak, ama bulamayacak. Yeryüzü ahlaksızlık ve kötülükle dolup taşacak.
11Bir ülke öbürüne soracak: 'Doğruluk yolunun üzerinden dürüst biri geçti mi?' Öbürü de şöyle yanıtlayacak: 'Hayır'.
120 günlerde insanlar umut edecekler, ama umutları boşa çıkacak; çalışıp çabalayacaklar, ama asla başaramayacaklar.
13"Bunlar, sana anlatmama izin verilen belirtilerdir. Ancak tekrar duaya yönelip gözyaşı dökmeye devam et. Yedi gün oruç tut, o zaman bunlardan çok daha önemli daha başka belirtiler duyacaksın."
14Bir irkilme, titremeyle uyandım. İçim geçti, neredeyse bayılıyordum.
15Ne var ki, benimle konuşan melek bana destek olup güç verdi, beni ayaklarımın üzerine dikti.
16Ertesi akşam halkın önderi Paltiel bana gelip, "Neredeydin?" diye sordu, "Neden o kadar üzgün görünüyorsun?
17Sürgündeki İsrail'in senin gözetimine emanet edildiğini unuttun mu?
18Canlan, besle kendini. Bir çobanın sürüsünü vahşi kurtlara terk ettiği gibi bizi yüzüstü bırakma."
19"Beni yalnız bırak" diye yanıt verdim, "Yedi gün boyunca yanıma gelme. Daha sonra tekrar gelebilirsin." Bunu duyunca beni yalnız bırakıp ayrıldı.
İkinci Görüm
20Yedi gün boyunca, melek Uriel'in bana yapmamı söylediği gibi, göz yaşlarıyla yas tutarak oruç tutum.
21Yedi günün sonunda zihnim yine çok fazla karışıktı.
22Ama kendimi toparladım ve bir kez daha yüce Tanrı'yla konuştum.
23"Rabbim, efendim" dedim, "Yeryüzünün tüm ormanlarının ve tüm ağaçlarının arasından sen bir tek asmayı seçtin.
24Dünyadaki bütün topraklardan sadece küçük bir araziyi seçtin. Yeryüzündeki bütün çiçeklerden bir tek zambağı seçtin.
25Bütün engin denizlerden sadece bir tane dereyi kendin için doldurdun, bu zamana kadar kurulmuş kentlerin içinden Siyon'u kendin için ayırdın.
26Sen yaratılmış tüm kuşlardan bir tek güvercine ismini verdin ve meydana getirilmiş tüm hayvanlardan bir tek koyunu seçtin.
27Sen sayısız ulusların içinden sadece bir tanesini kendi ulusun olarak benimsedin ve sadece bu seçilmiş halka tüm insanların onayladığı yasayı verdin.
280 halde neden Rabbim, bu tek halkı başka ulusların merhametine terk ettin? Neden bu tek soyu bütün öbürlerinden daha fazla alçaltıp putperest insanların arasına dağıttın?
29Senin vaatlerini reddedenler, senin antlaşmalarına inanan halkını ayaklar altına alıp çiğnediler.
30Eğer kendi halkından bu kadar çok nefret ediyorsan, onlar senin kendi ellerinle cezalandırılmalıydılar."
31Konuşmamı bitirdiğim zaman, önceki gece beni ziyaret eden melek bana tekrar gönderildi.
32O, "Dinle beni" dedi, "Sana buyruklar vereceğim. Çok dikkatlice kulak ver, sana daha fazlasını söyleyeceğim."
33"Söyle, efendim" diye yanıt verdim. Bana şöyle dedi: "İsrail'in uğruna yürekten derin bir keder içindesin. İsrail'i, onu oluşturan Tanrı'nın sevdiğinden daha çok mu seviyorsun?"
34"Hayır, efendim" dedim, "Ama keder beni konuşmaya zorladı. Yüreğim yüce Tanrı'nın işlerini anlamaya ve onun yargılarını kavramaya çalıştığım her saat işkence çekiyor."
35Bana, "Yapamazsın" dedi. "Neden olmasın efendim?" diye sordum, "O halde niçin doğdum? Neden annemin rahmi mezarım olmadı? Bu durumda Yakup'un çilesini, İsrail soyunun güçsüzlüğünü hiç görmemiş olurdum."
36O bana şöyle dedi: "Bana henüz doğmamış olanları say, saçılıp dağılmış yağmur damlalarını topla, solmuş çiçekleri tekrar açtır.
37Koruma evlerinin kilidini aç, serbest rüzgarı oraya kapat ya da sesin şeklini görünür kıl. O zaman İsrail'in çilesi hakkındaki soruna yanıt veririm."
38"Efendim, Rabbim" dedim, "İnsanların arasında evi olmayan Tanrı dışında bu bilgiye kim sahip olabilir ki?
39Ben yalnızca akılsız biriyim, bu durumda ben nasıl sizin sorularınızı yanıtlayabilirim?"
40Melek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Tıpkı sana sormuş olduğum şeyleri yanıtlayamayacağın gibi, benim yargılarımı ya da halkıma vaat etmiş olduğum sevgimin sınırını da hiçbir zaman anlayamayacaksın."
41Bunun üzerine şöyle dedim: "Ama efendim, eminim ki vaadiniz dünyanın sonunda yaşayan kişiler içindir. Peki, bizden önce yaşamış olanların, bizim ya da bizden sonra geleceklerin sonu ne olacak?"
420 şöyle yanıtladı: "Yargı bir daireye benzetilebilir. Ne en sonuncu çok gecikmiş olacak ne de en önceki çok erken olmuş olacak."
43Şöyle dedim: "Bütün insanları -geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki-bir defada ve aynı zamanda yaratamaz mıydınız? Böylelikle siz de yargılamanızı daha az bir gecikmeyle yapabilirdiniz."
44Ama o şöyle yanıtladı: "Ne yaratılmış olan yaratıcısından daha hızlı gidebilir ne de dünya üzerinde yaşasınlar diye yaratılan bütün o insanları aynı anda besleyebilir."
45"Ama efendim" dedim, "Siz bana, bir zaman gelecek, yaratılan her varlığa aynı anda hayatları geri verilecek demiştiniz, bu nasıl olabilir? Eğer zamanı geldiğinde dünya onların hepsini besleyebilecekse ve hepsi aynı zamanda canlanacaksa, şimdi de onların hepsini birden besleyebilirdi."
46"Sorunu bir kadının rahmine sor" diye yanıtladı, "De ki, 'Eğer on çocuk doğursan, neden sırayla doğurursun? Neden bir defada ve aynı zamanda onunu birden doğurmazsın?' "
47"Hayır, efendim" dedim, "Onu yapamaz. Doğumlar mutlaka aralıklarla gerçekleşmelidir."
48"Doğru" diye yanıtladı, "Ben de dünyanın rahmini, doğması tasarlanmışları aralıklarla doğuracak şekilde yaptım.
49Bir çocuk doğum yapamaz, ne de çok yaşlı bir kadın. Ben de aynı kuralı, yaratmış olduğum dünya için de geçerli kıldım."
50Sorularıma devam ettim: "Siz yolu açtığınız için şimdi ben de sorabilirim" dedim, "Söz ettiğiniz annemiz hâlâ genç mi, yoksa daha şimdiden yaşlanıyor mu?"
51Şöyle yanıtladı:
52"Herhangi bir anneye, daha sonra doğurduğu çocukların neden daha önce doğurduğu çocuklara benzemediğini, ama daha küçük olduğunu sor.
530 sana şöyle diyecektir: 'Güçlü, kuvvetli gençlik zamanımda doğmuş olanlar, yaşlılıkta, rahmim kuvvetten düşmeye başladığında doğurmuş olduklarımdan çok farklıdırlar.'
54Düşün, demek ki bunun gibi benzer şekilde eğer sen, senden önce doğmuş olanlardan daha küçüksen,
55senden sonra doğanlar daha da küçük olacaktır. Nedeni de yaratılanın giderek yaşlanıyor ve gençlik gücünü kaybediyor olmasıdır."
560na dedim ki: "Eğer hoş görürseniz, efendim, yaratıklarınızı nasıl ziyaret edeceğinizi bana da gösterin."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.