☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

☝https://www.muhammediyye.org/
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

Teoriye göre;İlluminati yani uzaylı ve insan melezi ırklar,yarı vampir,yılan,ejderha vs melez soylardan oluşan topluluk,masonik, illuminatik firavun ve nemrud soylarının hipnoz,büyü,zihin kontrolü,algı yönetimi ile bireyler ve toplumları yönetmesi,hizbüşşeytan illumiatinin küresel illuminatik sistemi; siyaset,medya,sivil toplum,terör örgütleri,mafya,enerji,silah,ilaç,gıda tekeli alanlarda illuminati varlığı

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız Allah razı olsun.

  • tab1
  • tab2
  • tab3
  • tab4
  • tab5
  • tab6
  • ☝📖 المحمية 📖☝

S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks

الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي

Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

79. Nâziât Sûresi oku

kuran  kelime meali tefsiri arapça latince oku

  79. Nâziât Sûresi-meali tefsiri arapça latince oku->Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 46 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “en-Nâzi’ât”kelimesinden almıştır. Nâzi’ât burada, “ruhları çekip alan melekler” demektir.Sûrede başlıca, tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konuedilmektedir.

Nuzül

Mushaftaki sıralamada yetmiş dokuzuncu, iniş sırasına göre seksen birinci sûredir. Nebe’ sûresinden sonra, İnfitâr sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Konusu:

Sûrede ağırlıklı olarak kıyamet halleri, hesap, ceza ve mükâfat konuları, Allah’ın birliği, peygamberlik ve öldükten sonra dirilme gibi inanç esasları ele alınmış; bu arada Hz. Mûsâ ve Firavun kıssasından bir kesite yer verilmiştir.

 

                                               Kur'an kelime meali tefsiri arapça latince oku

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا ﴿١﴾
1.Ven nâziâti garkâ(garkan).
Dalarak kuvvetle (söke söke) çekip alanlara andolsun.
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا ﴿٢﴾
2.Ven nâşitâti neştâ(neştan).
Yumuşaklıkla (incitmeden) çekip çıkaranlara andolsun.
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا ﴿٣﴾
3.Ves sâbihâti sebhâ(sebhan).
Yüzdükçe yüzenlere (akarak gidenlere) andolsun.
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا ﴿٤﴾
4.Fes sâbikâti sebkâ(sebkan).
Ve de yarışarak öne geçenlere (andolsun).
فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا ﴿٥﴾
5.Fel mudebbirâti emrâ(emren).
Ve de emirle (işleri) tedbir edenlere (emri yerine getirip idare edenlere) (andolsun).
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ ﴿٦﴾
6.Yevme tercufur râcifetu.
O gün, sarsan sarsacak.
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ ﴿٧﴾
7.Tetbeuhâr râdifetu.
Arkasından gelen (ikinci sarsıntı), onu (1. sarsıntıyı) takip edecek.
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ ﴿٨﴾
8.Kulûbun yevme izin vâcifetun.
İzin günü kalpler (dehşetten) şiddetle çarpacaktır.
أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ ﴿٩﴾
9.Ebsâruhâ hâşiatun.
Onların bakışları korkudan zillet içindedir.
يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ ﴿١٠﴾
10.Yekûlûne e innâ le merdûdûne fîl hâfirati.
Derler ki: “Gerçekten biz mutlaka (mezardaki cesetlerimiz dirilerek) ilk halimize geri döndürülen kimseler mi olacağız?”
أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا نَّخِرَةً ﴿١١﴾
11.E izâ kunnâ izâmen nahıraten.
Biz çürümüş, dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?
قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ ﴿١٢﴾
12.Kâlû tilke izen kerratun hâsiratun.
Dediler ki: “O zaman bu (dönüş, diriliş), hüsranlı bir dönüştür.”
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ ﴿١٣﴾
13.Fe innemâ hiye zecratun vâhıdetun.
Halbuki o (diriliş) sadece tek bir sayhadır.
فَإِذَا هُم بِالسَّاهِرَةِ ﴿١٤﴾
14.Fe izâ hum bis sâhirati.
İşte o zaman onlar yerin (toprağın) üstündedirler.
هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى ﴿١٥﴾
15.Hel etâke hadîsu mûsâ.
Sana Musa (A.S)’ın kıssası geldi mi?
إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى ﴿١٦﴾
16.İz nâdâhu rabbuhu bil vâdil mukaddesi tuvâ(tuven).
Rabbi ona kutsal vadi Tuva’da nida etmişti (seslenmişti).
اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى ﴿١٧﴾
17.İzheb ilâ fir’avne innehu tagâ.
Firavuna git, muhakkak ki o azdı.
فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى ﴿١٨﴾
18.Fe kul hel leke ilâ en tezekkâ.
Ve de ona de ki: “Sen tezkiye olmak (nefsini temizlemek) ister misin?”
وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى ﴿١٩﴾
19.Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ.
Ve: “Seni Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim).” de. Böylece huşû sahibi ol.
فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى ﴿٢٠﴾
20.Fe erâhul âyetel kubrâ.
Bundan sonra ona büyük mucize gösterdi.
فَكَذَّبَ وَعَصَى ﴿٢١﴾
21.Fe kezzebe ve asâ.
Fakat o (firavun) yalanladı ve isyan etti (asi oldu).
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى ﴿٢٢﴾
22.Summe edbera yes’â.
Sonra koşarak arkasını döndü.
فَحَشَرَ فَنَادَى ﴿٢٣﴾
23.Fe haşera fe nâdâ.
Hemen (kavmini) topladı, sonra da (onlara) nida etti (seslendi).
فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى ﴿٢٤﴾
24.Fe kâle ene rabbukumul a’lâ.
Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.”
فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى ﴿٢٥﴾
25.Fe ehazehullâhu nekâlel âhırati vel ûlâ.
Bunun üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla ahzetti (yakalayıp helâk etti).
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى ﴿٢٦﴾
26.İnne fî zâlike le ıbraten li men yahşâ.
Muhakkak ki bunda, korkan kimse için elbette ibret vardır.
أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا ﴿٢٧﴾
27.E entum eşeddu halkan emis semâu, benâhâ.
Yaratma bakımından siz mi yoksa bina ettiği sema mı daha kuvvetli? (Sizi yaratmak mı yoksa bina ettiği semayı mı yaratmak daha zor?)
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا ﴿٢٨﴾
28.Rafea semkehâ fe sevvâhâ.
Onun (semanın) tavanını yükseltti (yüksekliğini artırdı). Sonra da onu sevva etti (dizayn edip düzenledi).
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا ﴿٢٩﴾
29.Ve agtaşe leylehâ ve ahrace duhâhâ.
Ve onun gecesini kararttı ve onun duhasını (aydınlığını ortaya) çıkardı.
وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا ﴿٣٠﴾
30.Vel arda ba’de zâlike dehâhâ.
Ve arz, bundan sonra da onu yayıp döşedi.
أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا ﴿٣١﴾
31.Ahrace minhâ mâehâ ve mer’âhâ.
Ondan (yerden), onun suyunu ve merasını (yeşilliğini, otlağını) çıkardı.
وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا ﴿٣٢﴾
32.Vel cibâle ersâhâ.
Ve dağlar, ona (yeryüzüne), onları muhkem (sağlam) olarak yerleştirdi.
مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ ﴿٣٣﴾
33.Metâan lekum ve li en‘âmikum.
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için).
فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى ﴿٣٤﴾
34.Fe izâ câetit tâmmetul kubrâ.
Fakat o büyük (dayanılmaz) musîbet (kıyâmet vakti) geldiği zaman.
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى ﴿٣٥﴾
35.Yevme yetezekkerul insânu mâ seâ.
O gün insan ne için çalıştığını (ne yaptığını) tezekkür eder (düşünür).
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى ﴿٣٦﴾
36.Ve burrizetil cahîmu li men yerâ.
Ve alevli ateş (cehennem), onu görecek olan kimseye açıkça gösterilmiştir.
فَأَمَّا مَن طَغَى ﴿٣٧﴾
37.Fe emmâ men tagâ.
Fakat, artık kim taşkınlık etmiş (haddi aşmış) ise.
وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا ﴿٣٨﴾
38.Ve âseral hayâted dunyâ.
Ve dünya hayatını tercih etmiş ise.
فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى ﴿٣٩﴾
39.Fe innel cahîme hiyel me’vâ.
O taktirde, muhakkak ki alevli ateş (cehennem), o, barınacak yerdir.
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى ﴿٤٠﴾
40.Ve emmâ men hâfe makâme rabbihî ve nehân nefse anil hevâ.
Ve fakat, kim Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa).
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى ﴿٤١﴾
41.Fe innel cennete hiyel me’vâ.
O taktirde, muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir.
يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا ﴿٤٢﴾
42.Yes’elûneke anis sâati eyyâne mursâhâ.
Sana o saatten (kıyâmetten) soruyorlar: “Onun vukuu ne zaman?”
فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا ﴿٤٣﴾
43.Fîme ente min zikrâhâ.
Sende onun zikrinden (başka) ne var (onun beyanından başka bir bilgin yoktur).
إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا ﴿٤٤﴾
44.İlâ rabbike muntehâhâ.
Onun sonu, Rabbinedir.
إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا ﴿٤٥﴾
45.İnnemâ ente munziru men yahşâhâ.
Sen sadece, O’na huşû duyan, O’ndan korkanlar için bir uyarıcısın.
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا ﴿٤٦﴾
46.Ke ennehum yevme yeravnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
Sanki onlar, onu (kıyâmeti) görecekleri gün, sanki bir akşam veya kuşluk vaktinden başka (zamanları) kalmamış gibi olurlar.






Diğer Sureler için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷↷↷↷
  • Tevhid
  • Kur'an
  • Sünnet
  • Fıkıh
  • ☝📖 المحمية 📖☝


https://www.muhammediyye.org/

📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

                   Öğrencilerimize önemli hatırlatma;


اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

 بسم الله الرحمان الرحيم

 الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين

Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi  efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.

Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.

   📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖

             S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks

الامام سيد محمد الهاشمي

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷




79. Nâziât Sûresi oku Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.