Sorularla islamiyet-19-> Cevap: Allah Teâlâ Müddessir sûresinde Velid ibn el-Muğire'den ve onun cehenneme girişinden söz ederek şöyle buyurur:
Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım. Sen biliyor musun sekar nedir? Hem bütün bedeni helak eder hiçbir şey bırakmaz, hem eski hale getirip tekrar azap etmekten vazgeçmez, o, insanın derisini kavurur. Üzerinde on dokuz muhafız melek vardır. Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmisizdir. Onların sayısını da inkarcılar için sadece bir imtihan vesilesi yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını artırsın; hem kendilerine kitap verilenler, hem mü'minler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de "Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?" desinler işte Allah böylece dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür. (Müddes-sir/26-31)
Allah Teâlâ bu ayet-i kerimede, söz konusu hain kişiyi cehenneme sokacağım ve cehennem ateşinin onu her yönden kuşatacağını haber vermektedir. Bu ateş o kadar korkunçtur ki kâfirlerin hiçbir şeyini bırakmaz. Onların etlerini, derilerini, damar ve sinirlerini yer bitirir. Bununla beraber onlar ne ölür, ne de dirilirler. Bu ateş insan derisini yakar kavurur, onların derilerini gece karanlığı gibi simsiyah yapar. Bu cehennemin üzerinde güçlü, kuvvetli, sert ve haşin on dokuz tane melek vardır. Onlara hiç kimse karşı gelemez ve galip olamaz. Allah Teâlâ bu meleklerin sayısını insanları denemek için on dokuz olarak belirledi, ki böylelikle ehl-i kitap bu Peygamber'in hak peygamber olduğunu bilecek ve iman edenlerin de imanları artmış olacak. Her ne kadar münafıklar ve kâfirler "bu misalle Allah ne demek istedi?" diye alay etseler de, Allah sonsuz hikmet ve susturucu delil sahibidir. Allah'ın askerlerinin sayısını ve çokluğunu sadece Allah Teâlâ bilir. Ra-sûlullah (s.a) bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:
Ben sizin göremediklerinizi görür, duyamadıklarınızı duyarım. Nitekim gök gürledi. Onun gürlemesi hakkıdır. İçinde dört parmaklık boş bir yer yoktur ki, orada melekler Allah için alnını yere koyup secde etmesinler. Vallahi eğer siz benim bildiklerimi bilseniz, az güler çok ağlarsınız. Yataklar üzerinde kadınlardan lezzet duymazdınız. Çöllere çıkıp haykıra haykıra yalvarırdınız.
Allah Teâlâ insanları denemek için bu bekçilerin sayısını on dokuz olarak belirledi.
Âlimler bu özel rakamın yani ondokuz'un belirlenmesinde pek çok hikmet bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Birincisi: Gece ve gündüzüyle bir gün yirmi dört saattir. Bunun
beş saati beş vakit namazın meşguliyetiyle geçer. Geriye Allah'ın zikrinden uzak on dokuz saat kalır. Kuşkusuz on dokuz zebani bu saatlerin sayısına tekabül eder.
İkincisi: Cehennemin kapıları yedi tanedir. Hicr sûresinde şöyle buyurulur:
Cehennemin yedi kapısı vardır.
Alimler bu kapılardan altı tanesinin kafirler, bir tanesinin de günahkar mü'minler için olduğunu söylerler. İmanın rükünleri üçtür: İkrar, itikat ve amel. Kâfirler bu üçünü de terkederler. Onların bu üç rüknü terketmeleri yüzünden onlar için olan altı kapıdan her birine üçer zebani verilir. Toplam on sekiz zebani eder. Diğer kapı günahkar mü'minler içindir. Onlar imanın iki rüknünü, yani ikrar ve itikadı yerine getirip amel yönleri eksik olduğu için onların girecekleri kapıda bir tane zebani bulunması yeterlidir. On sekiz zebani kafirler, bir zebani de günahkar mü'minler için olduğuna göre toplam on dokuz zebani eder.
Üçüncüsü: Ahiretteki zebanilerin sayısı, Allah'ı tanımaya engel teşkil eden cismani kuvvetlerin sayısına göredir. Bu kuvvetler de on dokuz tanedir; beş tanesi zahiri duyular, beş tanesi bâtınî duyular, iki tanesi şehvet ve gazab, yedi tanesi de tabii kuvvetlerdir. Tabii kuvvetler şunlardır: çekici kuvvetler, tutucu kuvvetler, sindirici kuvvetler, itici kuvvetler, besleyici kuvvetler, yetiştirci kuvvetler, üretici kuvvetler. Bu kuvvetlerin toplamı on dokuzdur. Cehennemin kapılarında duran zebanilerin sayısı da ondokuzdur. Her ikisi arasında bir uyum vardır.
Bazı müfessirler sayının bu şekilde belirlenmesinin Allah'a ait gaybi bir konu olduğunu ve insanın bunun sebep ve hikmetini bilemeyeceğini söylerler. Allah Teâlâ bir şeyden haber veriyorsa kulun yapması gereken bunu olduğu gibi kabul edip teslim olmaktır. Muayyen bir sayının belirtilmesi bunun iman ve teslimiyetle kabulünü gerektirir. İnsanların bilgileri sınırlıdır. Ancak belli bir miktar ve sınıra kadar bilebilirler. Her şeyi bilen ve ilmiyle her şeyi kuşatan ancak Allah Teâlâ'dır.
بسم الله الرحمان الرحيم
الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
- اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمان الرحيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
Ya eyyuhallezine amenu ediullahe ve ediur resule ve ulil emri minküm, fe in tenaza'tum fi şey'in fe rudduhu ilallahi ver resuli in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahir. Zalike hayrun ve ahsenu te'vila.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.