Cevap: İslâm dini, müntesiplerine giyimde, konuşmada, bakmada, işte... kısacası her konuda iffeti emrediyor. Rasûlullah güzel sözün sadaka olduğunu, hayanın hayır getirdiğini ifade buyurarak onu imandan saymıştır:
Haya ancak hayır getirir. Haya imanın yarısıdır.
Yine İslâm, tabilerine bozgunculuğu ve rezaletleri teşhir etmemelerini, günah ve çirkinlikler konusunda fazla konuşmamalarını emretmiştir. Böylece kötülükler yayılmaz, günahlara karşı cesaret azalır. O nedenle mümkün mertebe kötülüklerin gizli kalmasını sağlamalıyız. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir azap vardır. Allah bilir siz bilmezsiniz. (Nur/19)
Bu ayet-i kerime, iftira (ifk) hakkında nazil olmuştur.
Müslümanlar uzun bir zaman Allah'ın kitabına ve Rasûlullah'ın sünnetine bağlı kaldılar. Sonra heva ve şehvet onları sardı, ahlâkî çözülme her yanı kapladı, her konuda, her alanda fısk ve fücur başgöster-di. Konuşmalar, dergi ve gazeteler, kitaplar insanların ahlâkını bozan, onları hayasızlığa sevkeden şeylerle doldu. Böylece iffetsizlik, hayasızlık, rezillik, edepsizlik ve her türlü günah her yana yayıldı ve açıktan açığa yapılır oldu.
Fuhşun yaygınlaşması, günahın teşhir edilmesi toplumsal ve ahlâkî çözülmeye davet eden iki önemli unsurdur. Bu çözülme ve günahı tedavi edebilmek için dinimizden ve tarihimizden faydalanabiliriz.
Tarihten örnek verecek olursak: Halife Ömer b. Abdulaziz (r.a) müstehcen şiirler söyleyerek bazı kadınları teşhir eden Nasib'i Dabık denen yere sürdü. Ancak tevbe edip düzelmesinden sonra sürgünden dönmesine izin verdi.
Yine Halife Ömer b. Abdulaziz şair el-Ahves'in ahlâksızca şiirler yazdığını, bu şiirlerde günaha sürükleyici unsurlar bulunduğunu' duyunca onu da Yemen denizinde bulunan Dehlek adasına sürdü.
Bazı şairler hilafet görevini üstlendiğinde Ömer b. Abdulaziz ile görüşmek istediler, kendilerini takdim ettikleri sırada, halife Ömer onların şiirlerindeki çirkin ve müstehcenliklere dikkat çekti. Bunun üzerine onlar artık böyle şiirler söylemeyeceklerine dair yemin ettiler. Ancak Ömer b. Abdulaziz Cerir'e müsaade verdi, zira onun şiirlerinde çirkin şeyler bulunmuyordu.
Birgün Cerir yardım istemek üzere gelmişti. Cerir, halifenin yanından çıkınca şöyle dedi: "Ben öyle bir adamın huzurundan çıkıyorum ki o fakirlere verir, şairleri mahrum bırakır, bununla beraber ben yine de ondan razıyım. Şahitlik ediyorum ki o iyi bir adamdır."
Bu konu Beşinci Halife Ömer b. Abdulaziz isimli kitabımda uzunca işlenmiştir.
Tarihimiz bize gösteriyor ki, halifeler ve müslümanlann hükümdarları böylesi kötülükleri bertaraf etmek için kendilerini sorumlu biliyorlardı.
Bir kısım yayıncılar açık seçikliği ve cinselliği Kur'an'la kanıtlamak istiyor bu konuda bir kısım ilmi çevrelerden de yardım istiyorlar. Görüşlerini delillendirmek için de "Kadın kapılan iyice kapattı ve 'Haydi gel!' dedi" (Yusuf/23) ayetini öne sürüyorlar. Evet bu ayet Kur'an-ı Kerim'de vardır. Ancak bu ayet, onların iddialarını desteklemiyor, aksine iffeti, hayayı, iman ve takvayı teşvik ediyor. Ayetin tamamı şöyledir:
Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "haydi gel!" dedi. O da "Hâşa, Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz!" dedi. (Yusuf/23)
Kur'an burada iffet ve hayanın, iman ve faziletin insanı felaha götüreceğini, iffetsizlik ve rezilliğin ise helaka ve hüsrana götüreceğini ifade buyurmaktadır. Kur'an ne zaman sapıklardan ve sapıklıklardan konu açarsa, onların batıl ve sapıklıklarının başlarına belâ olacağını dile getirir.
Yukardaki ayetten sonra da Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer rabbinin burhanını görme-şeydi o da kadına meyletmişti.
İşte böylece, biz kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik) şüphesiz o ihlaslı kullarımızdandı. (Yusuf/24)
Hz. Yusuf şeytanın vesvesesinden kurtulup Allah'a sığınmıştır. Bununla Kur'an mü'min ferdin nasıl davranması lazım geldiğini göstermiştir.
Kur'an'ın üslûbu, insanlarınkine benzemez. Kur'an cinsel konulara üstü kapalı, nezih ve latif kinayelerle işaret eder:
Kadınlara dokunduğunuz zaman...
Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla yaklaşmayın! (Bakara/187)
Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir oldunuz. (Nisa/21)
Kur'an'ın bu nezih tabirlerine dikkat edenler şöyle diyorlar: Kur'an mahremiyeti korumak için kadınların ismini bile dile getirmez: Nuh'un karısı, Lut'un karısı gibi kapalı bir şekilde ifade eder. Ancak Hz. İsa'nın annesi bundan müstesnadır. Hz. Meryem'in isminin açıkça zikredilmesinin sebebi ise, İsa'nın Allah'ın oğlu değil, Meryem'in oğlu olduğunun vurgulanmasıdır.
Kur'an bilir bilmez konuşanları kınayıp tehdit etmiştir:
İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilme dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence edinmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver. (Lokman/6-7)
Bir çok müfessire göre, bu ayet özellikle Nadr b. Haris'e işarette bulunuyor. Nadr b. Haris gittiği ülkelerden bir sürü hikaye ve kıssalar getiriyor. İnsanları Allah'ın zikrinden, Kur'an'dan çevirmek için anlatıyordu.
Bugün biz de böyle bir bela ile karşı karşıyayız. İslâmî edebten, Kur'an'ın üslûbundan, Rasûlullah'ın sünnetinden, sarf-ı nazar etmiş, müptezel kitaplara, dergilere, tiyatro ve filimlere kapılmışız. Gençlerin elinde değersiz müstehcen dergileri görüyoruz. Şüphesiz bu Allah'ın dininden, kitabından ve Rasûlullah'ın sünnetinden uzaklaşmak, Arab kültür ve terbiyesinden yüz çevirmektir. Halbuki toplum olarak İslâm ve Arab kültürünü ayakta tutmamız gerekmektedir.
Arab kültürü Emevi ve Abbasiler döneminde canlı olup kahramanlık ve hamasetle dolu idi. En zayıf dönemlerinde bile kültürümüz şecaat, fedakarlık, cesaret örnekleri ile dolu olup bugünkü çözülmelerden salim bulunuyordu.
Gençlerimiz, şehvete ve cinsi konulara muhtaç değillerdir ki bu konuların bütün kapıları gençlerimizin önüne açılmıştır. Gençlerimiz dini konulara, ruhî sükuna, fedakârlık ve kahramanlığa, yüksek ahlak ve hoşgörüye muhtaçtırlar.
Müstehcen resimlerin, çeşitli rezaletlerin toplumda yayılması için çalışanlar, gençliğe ve vatana ihanet içinde bulunmaktadırlar. Bu kişiler, Allah'tan korkup bu iğrenç işten vazgeçmelidir. Aileler de uyanıp çocuklarına sahip çıkmalıdırlar.
Bu rezaletler, temenni ile, toplantı düzenlemekle, makale yazmakla sona ermez. Bu meseleye devletin el atması, bu rezaletlerin toplumda yayılmasına gayret edenleri cezalandırması gerekir.
Zira "Allah sultanla düzelttiğini, Kur'an'la düzeltmez" denmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.