Cevap: İslâm'ın kaynağı Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetidir. Kur'an'a baktığımız zaman sebeplere yapışmadan ve çalışmadan bahsedildiğini görürüz. Allah şöyle buyuruyor:
Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur, çalışması da ileride görülecektir. (Necm/39-40)
Kim de ahireti diler ve bir mü'min olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür. (İsra/19)
Namaz kılınınca yeryüzüne dağlın ve Allah'ın lütfundan isteyin... (Cuma/10)
Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin, dönüş ancak onadır. (Mülk/15)
Bunlar ve benzer ayetlerde çalışma ve sebeplere yapışma emrediliyor.
Yine Kur'an'da tevekkülden ve tevekkül sahiplerinden Övgüyle bahsedildiğini müşahede ediyoruz:
Mü'minler ancak Allah'a tevekkül ederler.
Cahil olsun, âlim olsun kim bu ayetlere bir göz atarsa bir mü'minin hem çalışması ve hem de tevekkül etmesi gerektiğini anlayacaktır.
Hz. Peygamber de müslümanları tevekküle çağırarak şöyle buyuruyor:
Sizden birinizin insanlardan istemesinden, ipini alıp odun getirip satarak geçimini temin etmesi kendisi için daha hayırlıdır.
Buharı İbn Abbas'tan şöyle rivayet ediyor: İbrahim (a.s) ateşe atıldığı zaman "Hasbunallah ve nime'l-vekil" (Allah bize yeter O ne güzel vekildir) demiştir. Şu ayette de aynı durumu görüyoruz:
Bir kısım insanlar, mü'minlere "Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar, aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha artırdı. Ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler. (Âl-i İmran/173)
Burada, Allah Teâlâ (s.a) hem çalışmaya, hem tevekküle davet ediyor.
Peki çalışmak ve tevekkül nedir? Çalışma, kişinin sebeplere yapışmasıdır. Tevekkül ise gerekenin yapılmasından sonra, sonucu Allah'a havale etmektir.
İnsan Allah'a tevekkül edince, ümidini O'na bağlamış, en yüce kuvvete dayanmıştır. Böylece o kişi, manevî bir güçle donanır.
Zira o, egemenliğin, yerin ve göğün sahibine, dünya ve ahiretin Rahmanına güvenip dayanmıştır. O öyle bir Allah ki, irade ettiği bir şeye ol demesi kâfidir; o hemen olur.
Eğer insan çalışmasının neticesini alırsa, Allah'a olan güveni artar, O'na karşı daha mütevazi olur ve Allah'ın yardımı sayesinde çalışmasının başarıya ulaştığını düşünür.
Yok eğer netice bunun aksine olursa, yani sonuç başarısızlıkla neticelenirse, tevekkül bunu tahammülle karşılamaya sevkeder, Allah'a güvenip dayanarak gayret etmesi halinde bu durumun geçeceğini ve başarının geleceğini düşünür.
Öyleyse kişinin üzerine düşeni yapması, gerisini Allah'a havale etmesi gerekir, güzel sonuç Allah'ın tevfikine bağlıdır.
Rasûlullah'ın hayatı bunun delilidir. Mesela o Medine'ye hicret ettiği zaman, çölü ve yollan en iyi bilen bir kimseyi -müşrik olmasına rağmen- rehber olarak kiraladı. Allah şöyle buyuruyor:
Onlar ki iman ettiler ve rablerine tevekkül kıldılar, Mü'minler ancak Allah'a tevekkül ederler.
Mü'minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanları artan ve yalnız rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. (EnfaI/2)
Tevekkülle iman arasında kopmaz bir bağ olduğunu görüyoruz. Bu da tabiidir, zira önce çalışma, ardından tevekkül gelir.
Ve yine Kur'an'da tevekkülün sabırla beraber zikredilmesinin büyük bir önemi vardır. Mesela bir ayette şöyle buyuruluyor:
Onlar sadece rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir. (Nahl/42)
Tevekküle, çalışma ve sabır arkadaşlık etmelidir. Bu, insanın varabileceği en son noktadır.
Mutasavvıfların tevekkülle ilgili kanaatlerine gelince: Mutasavvıfların bir çoğunun tevekkül hakkındaki görüşleri hatalıdır, Onlar tevekkülü çarpıtmışlar, müslümanların zayıf yönlerini istismar ederek bu kötü anlayışlanm maalesef yayabilmişlerdir. Müslümanlar doğru yolu kaybettiklerinden dolayı onların bu fikirleri makes bulmuş, netice olarak da tevekkülün sebeplere yapışmayı terketmek şeklinde anlaşılması, müslümanlar arasında yaygınlık kazanmıştır.
Halbuki doğru tasavvuf, insanları ihsan mertebesine çıkarmaya gayret etmektir. Allah Rasûlü şöyle buyuruyor:
îhsan, Allah'ı görürcesineAllah'a ibadet etmek demektir. Sen Onu görmesen de O seni görüyor.
Bu mertebeye ulaşan kişi her adım atışında, her tasarruf ve işinde, Allah'ın müşahade ve gözetlemesinde olduğuna inanır. Öyle ise insan her an iyi bir hal üzerinde olmaya dikkat etmelidir. Sufilerin büyükleri, tevekkülü böyle anlamışlardı. Onlar sebepleri ihmal etmezlerdi. Zira onlar, sebeplere yapışmakla birlikte, başarıyı verenin Allah olduğunu biliyorlardı.
İmam İbn Kayyim Medâricu's-Sâlikîn isimli eserinde "(Rabbi-miz) ancak sana kulluk eder ve yalnız senden medet umarız" (Fatiha/5) ayetiyle ilgili bir hayli izahatta bulunmuş ve İmam Ahmed b. Hanbel'in şu sözüne işaret etmiştir: "Tevekkül kalbin ameli demektir."
Ahmed b. Hanbel tevekkülün kalpte olan bir duygu olduğunu ifade ediyor. Çalışmaya, bu duygunun eşlik etmesi gerekir ki güzel neticeye varılabilsin,
"(Rabbimiz) ancak sana kulluk eder ve yalnız senden medet uma-nz" (Fatiha/5) ayetinde, ibadet işi (ameli), medet ummak ise tevekkül ve itimadı temsil ediyor. Çünkü ibadet sadece şekli bir şeyden ibaret değildir. Bilakis ibadet rnüslümanın dini ve dünyası için uygun olan şeydir. Öyle ise "Sadece sana ibadet ediyoruz" demek iyi işi temsil ediyor, ki onunla kul Allah'a yakınlaşır. Allah'tan "Medet dilemek" ise hidayet, irşat ve başarı talep etmektir. Bu maddi bir yadım değildir. Çünkü sebepler fesada uğrayınca insanlar ümitsizliğe kapılır, herşeyin sona erdiğini zannederler. Eğer insan, sebeplerin amaca ulaştırmadığını anlayarak Allah'a güvenip dayanırsa ümitsizlikten kurtulur, yeni bir şevkle işe koyulur ve neticede Allah'ın yardımına mazhar olur.
Bu Bölümdeki Diğer Sorular için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
Öğrencilerimize önemli hatırlatma;
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمان الرحيم
الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين
Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha sığınırız,kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks
الامام سيد محمد الهاشمي
Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.