Cevap: Şunu hiç çekinmeden söyleyebilirim ki çoğu müslümanla-rın kaza ve kader konusundaki kötü anlayışları, onları İslâm'ın emrettiği hedeften alıkoymuştur. Bu yüzden müslümanlar karanlık devirler geçirmişlerdir. İslâm düşmanları böylelikle müslümanlan dünyadan uzaklaştırıp sözde ahirete yakınlaştırmışlardır. Oysa İslâm dünya-ahi-ret ayırımı yapmaz, ayrıca dünya ahiretin tarlası olduğundan ahiret dünyada kazanılır.
Kaza ve kader konusu İslâm dünyasına hristiyanlar tarafından sokulmuştur. Bana öyle geliyor ki insanlar aciz kaldıkları yerde kaza ve kader inancına sığınıyorlar. Çünkü iş ve aksiyon insanları boş şeyler konuşmadan alıkor. Bu nedenle, kaza ve kader konusu boş ve başarısız insanlar tarafından sık sık gündeme getiriliyor.
Bu konuda şu üç kelime sık sık telaffuz edilir: Tevakül (başkasına güvenmek), tevekkül (Allah'a güvenmek) ve itükal (tamamen işi başkasına bırakmak).
a. Tevekkül, âlimlerin de tarif ettiği gibi tamamen Allah'a güvenmek ve insanların elindekinden ümit kesmektir.
b. Tevakül ise, yükünü başkasının omuzuna yüklemektir.
c. İttikal de, örfi kullanışına göre, başkasına itimat etmek, hakkını aramamaktır.
Güzel olan tevekküFün iki tarafında çirkin olan tevaküFlc, ittikal vardır. İnsanların çoğunun bunları birbirine karıştırdığını görüyoruz. Onlar tevekkül yerine, tevakül ve ittikal'e sarılıyor. Eğer tevekkül etselerdi, rablerine güvenerek gayret gösterirlerdi.
Kaza ve kader meselesinin özü Allah'ın (c.c) ilminin her şeyi kuşatması, kudretinin geniş olması, takdirinin çok ince olmasıdır. Allah şöyle buyuruyor:
Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır. Onları, O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. (En'am/59)
Yukarda da işaret ettiğimiz üzere.din simsarları, "İnsanlar Allah'ın iradesinin zebunundurlar" diyerek, insanların iradelerini kullanmalarına mâni oluyorlar. Oysa Allah insanlara irade, akıl, hayırla şer arasını tefrik edecek anlayış vermiştir. Öyleyse insanlar yapıp ettiklerinden sorumludurlar. Allah şöyle buyuruyor:
Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. (Züzal/7-8)
Gerçek tevekkülün ne olduğunu Allah Rasûlünün şu sözü çok iyi tasvir ediyor:
Eğer siz gerçek manada tevekkül ederseniz, Allah kuşları rızıklan-
dırdığı gibi sizi de nzıklandırır. Onlar yuvalarından aç olarak çıkar, tok olarak dönerler.
Kuşlar işlerini başkasına bırakmazlar. Bilakis uçar, dolaşır, rızıkla-rını toplar ve Allah'ın kudretine boyun eğerler. Bu bakımdan, tevekkül, kişinin elinden gelen her şeyi yapıp gerisini Allah'a havale etmesidir. Yani yalnız olmadığını, arkasında Allah olduğunu bilerek, kendi gücüne güvenmeyerek çalışıp çabalaması, başarıyı Allah'tan beklemesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.