Sorularla islamiyet-18-> Cevap: Ölmüş bir kişiden diriye kalb nakleden doktor, bir organ yapmıyor. Yeniden bir hayat yaratmıyor. Ancak o rabbinin yarattığı bir kalbi bir yerden bir yere naklediyor. Yaratılış ve hayat sırrı aziz ve ce-lil olan Allah'ın elindedir. Geçmişteki fakihler bu konuda herhangi bir hüküm koymamışlardır. Çünkü o zamanlarda böyle bir şey bilinmiyordu. Zira o zaman hayat basit ve sadeydi, hastalıklar az idi. Hayat sonradan karmaşıklaştı. İnsanlar israfa daldılar, bilinmeyen hastalıklar çıktı. İnsanoğlu refah ve medeniyet araçlarını buldukça türlü türlü hastalıklar da başgösterdi.
Şunu bir kere daha hatırlatalım ki dinin külli kaideleri vardır. O kaidelerden biri de insan için hayırlı ve faydalı olan herşeyin meşru ve mubah olmasıdır. Zarar veren herşey de haramdır. İnsanlardan zararı savmak şeriat-ı garranın en büyük gayelerindendir. Çünkü beşer hayatını korumak, dinin esas hedeflerindendir. Çağdaş fakihler kana muhtaç olan kişiye kan vermenin caiz olduğunu belirtiyorlar. Hatta bu kan bir gayr-i müslimin kanı olsa bile caizdir. Yine fakihler göz nakline de cevaz vermişlerdir. Onlar şeriatın "Zaruretler,, haramları mubah kılar" kaidesinden hareket etmişlerdir.
Şimdi kan insandan bir parça, göz insandan bir organ olduğuna göre, kalb bunlara neden kıyas edilmesin? Eğer kalb, anlayış ve vicdan yeridir, insanın esas muhasebe organıdır denilirse, buna cevap olarak denilebilir ki: bir çok insan Kur'ân'da zikredilen kalb ile maddi olan kalbi karıştırıyorlar. Anatomi bilginlerince kalbin adaleden, içi boş bir organ olduğu, göğüs kafesinde bulunduğu, kanı pompaladığı biliniyor.
Ama Kur'ân lugatmda kalp ise, ilim, anlayış, mertlik, ruh ve daha başka manalara gelir. Kur'ân şöyle der:
Şüphesiz ki bunda kalbi olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. (Kaf/37)
Burada kalb akıl manasında kullanılmıştır, ilim ve anlayış manasına da gelir ve yine başka bir ayette, "Yürekler gırtlağa geldiği zaman" (Ahzab/10) denir ki bundan maksat ruhlardır. Ve yine "Fakat Kur'ânı anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne perdeler gerdik" (En'am/25) buyurulur ki burada da akıl manasında kullanılmıştır.
Bunlardan, kalb naklinin mutlak manada mubah olduğu da anlaşılmasın. Çünkü organ nakli ince ve tehlikeli bir iştir. Bu tür ameliyatların çoğu da başarısızlıkla biter. Bazı vücutlar vardır ki diğerinin organlarını kabul etmez. Bu konuda tıbbın, daha birçok yol kat etmesi gerekiyor. Ta ki kalb ameliyatı ve organ nakli başarılı olabilsin. Başta doktorun, organ naklinin uygun olduğunu tesbit etmesi, bu ameliyatın başarılı olacağı kanaatine varması, ameliyattan başka tedavi yollarının bulunmaması, organ sahibinin ölümünden önce nza göstermesi, bu muvafakatin açık ve ihtiyarıyla olması ve bunda da başkasının menfaatini istemesi, Allah rızasını dilemesi ve maddi bir talepte bulunmaması gerekir.
Ve yine kendisinden organ alınacak kişinin hakikaten ölmesi şartı da vardır. Çünkü bazıları son anlarını yaşarlar ve Öldü denildiği bir anda, hatta gasil yapılırken kalkıp hayata döner, ondan sonra da uzun süre yaşar. Tarihte böyle vakalar çok olmuştur.
Ve yine hasta kişinin de buna muvafakat göstermesi şarttır. Onun da muvafakati açık ve net olmalıdır. Bu da başka tedavi yolları kalmadıktan ve bütün yollara baş vurulduktan sonra olmalıdır. Çünkü görüyoruz ki tıp hergün ilerlemektedir. Belki bugün tedavisi bulunmayan kalb hastalığına yarın tedavi imkanı doğacaktır Çünkü Allah buyuruyor ki:O insana bilmediğini belletendir.
Sizin bilmediğiniz daha nice şeyleri O yaratır.
بسم الله الرحمان الرحيم
الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.