Sorularla islamiyet-17->Cevap: Geçmişlerimiz "Kişi bilmediğine düşmandır" demişlerdir. Bir şeyin teferruatını bilmeyen kişi onun hakkında hüküm veremez, sözkonusu yazar da bilmediği konuda hüküm vermeye kalkışmıştır.
Bu iddianın, cehaletin ve beyinsizliğin eseri olduğunda hiç şüphe yoktur. Çünkü bir mana bir çok kelime ile ifade edilebilir. Kur'an dili olan Arabça çok zengin bir dildir. Ayrıca İslâm kalb ve nefis terbiyesi üzerinde çokça durmuştur. Her ne kadar kalb kelimesi Kur'an'da geçmiyorsa da, aynı manaya gelen başka kelimeler bulunmaktadır, ve Kur'an'm üzerinde durduğu en önemli hususlardan biri de kalb temizliğidir.
Bazı âlimlere göre, müslim kelimesi dahi kalbi ifade etmektedir. Çünkü ben müslümanım demek, ben nefsimi Allah'a teslim ettim demektir. Yani ben kalbimi, içimi ve dışımı Allah'a teslim ettim ve ona halis bir kul oldum demektir. Allah şöyle buyuruyor:
Allah'a ihlasla ibadet edin! Ancak sade ve halis olan din Allah için olur. Her nefis üzerinde bir muhafız (hafız) vardır. Buradaki hafız murakıptır, ki o da kalptir. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.
iki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözletleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın. (Kaf/16-18)
Ne zaman bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey okusan
ve ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir. (Yunus/61)
Bu ve buna benzer nice ayetler vardır ki, Allah'ın gözetleyiciliği-ni göstermektedirler.
Eğer biz basiretle bakarsak, kalbin esas görevinin hakim, kadir, her şeyi kudretiyle ihata eden bir Allah'a inanmak olduğunu anlarız.
O'nun bir benzeri yoktur. O işiten ve görendir. Kalblerin gizliliklerinden haberdardır. Gözlerin hain bakışlarını ve kalblerin gizlediklerini bilir. Sözü açıklasan da açıklamasan da O gizliyi ve gizlinin gizlisini de bilir. Bir şeyi gizleseniz de açıklasanız da O her şeyi bilendir. O büyük küçük her şeyin hesabını görecektir. Zerre kadar hayır işleyenin hayrını boşa gidermez. Biz kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiç bir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz, hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz. (Enbiya/47)
Bir filozof şöyle demiştir: "içinde Allah inancı olmayan bir kalp, kadısı olmayan bir mahkeme salonuna benzer."
Kalpler ancak Allah'ı tanımakla hakkı ve gerçeği bulabilirler. Çünkü Allah Teâlâ her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.
Şüphesiz ki ne yerde ne de gökte hiç bir şey Allah'a gizli kalmaz. (Âl-i İmran/5)
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün açığa çıkan (O'nun ilminde) eşittir. (Rad/10)
Allah'ın gece ve gündüz her yaptığına, hatta kalbindekilere muttali olduğuna iman eden kişi, Allah'ın her yerde kendisiyle beraber olduğuna inanır.
Nerede olursanız olun O sizinledir.
Böyle inanan bir kimse Allah'tan çekinip utanır ve O'na karşı gelmekten sakınır. Neticede hayra erer. Allah şöyle buyuruyor:
Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve gaybta Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükafatla müjdele. (Yasin/İl)
- Fakat daha görmeden rablerinden (azabından) korkanlara gelince onlar için gerçekten hem, bağışlanma hem de büyük mükafat vardır. Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. Hiç yaratan bilmez mi? O en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (Mülk/12/14)
İşte bu şekilde insanda Allah'a karşı korku ve saygı gerçekleşince, kalb arınır, sahibini ihsan derecesine çıkarır.
İhsan ise, İslâm'da derecelerin en yükseğidir. Rasûlullah (s.a) şöyle buyuruyor:
İhsan, Allah'ı görürcesine ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görür.
Bir adam "Ya Rasûlullah! Kişi nefsini nasıl tezkiye ve tasfiye eder?" diye sorunca, Allah Rasûlü şöyle buyurdular:
Nerde olursa olsun, Allah'ın kendisiyle beraber olduğunu bilmesi ile tezkiye ve tasfiye gerçekleşir.
Başka bir rivayette de şöyle deniliyor:
İmanın en faziletlisi nerede olursan ol Allah'ın seninle olduğuna iman etmendir.
İslâm filozoflarından biri şöyle diyor: "Kalbin en yüce makamı ve en yüce direnci kişinin, küçük ve büyük, açık ve gizli her şeyi bilen, kalblerin gizlediklerine muttali olan, bu hayattan sonra bir hayatın varolup yaptıklarının mükâfat veya cezasını verecek olan kadir Allah'a inanmasıdır."
insanların kalbi bu inançtan yoksun ise, hiç bir bilgi, hiçbir eğitim ona fayda vermez. Görünen o ki insanlar cahiliye döneminde bile bugünkü okumuş insanlardan daha iyi durumdaydılar; insanların çeşitli devirlerdeki durumlarını inceleyen insanlar bunu daha iyi görürler.
Böyle bir inancın kalbte yerleşmesi halinde, artık o kişiden insana yakışmayacak bir hareket sadır olmaz. İbn Mesruk et-Tusi şöyle diyor: "Kim Allah'ı kalbinin derinliklerinde hissederse, Allah da onu günahlardan korur."
İşte bu his İslâm müntes iplerin de tahakkuk ederse, o zaman haya onlara galebe çalar, onları aşağılıktan korur. Hatta hiçbir kimsenin bulunmadığı bir yerde dahi onlar bu durumda olurlar. Müslümanlardan bu konuda mübalağa edenler de olmuştur. Onlardan bazıları tek başına oldukları halde avret yerlerini açmaktan haya etmişlerdir. Çünkü onlar biliyorlar ki nerde olurlarsa olsunlar Allah onlarla beraberdir. Sanki onlardan her birisi şu şiiri terennüm etmektedirler:
Kendi başına yalnız kaldığın zaman dahi yalnızım deme. Ancak benim üzerimde bir gözetleyici vardır de. Allah'ın bir an bile senden gafil olduğunu sanma, Senin gizlediklerin de ondan saklı kalmaz.
Rivayetlere göre gafil bir genç, inanmış ve iffetli bir kıza aşık olur. Gece olup karanlık bastığında genç kız, oğlana "utanmıyor musun?" dediğinde, o "Burada yıldızlardan başka kimsecikler yok" diye cevap verir. Bunun üzerine genç kız onu tersleyerek şöyle der: "Ya yıldızlan idare edene ne dersin? O bizi görür ya!"
Yine bu konuda Hz. Ömer döneminde süt satan kadın ve kızının meşhur hikayesi vardır. Hz. Ömer her zaman olduğu gibi raiyesinin durumunu kontrol etmek için geceleyin Medine sokaklarında dolaşırken evin birinden bir ses duyar. Hz. Ömer sese kulak kabarttığında bir anne ile kızı arasında geçen şu konuşmayı duyar: Anne kızına "Kalk ve. süte su kat!" der. Kız ise annesine, Halifenin tellalların süte su katmayın dediklerini hatırlatır. Anne kızına "Ömer nereden bilecek?" dediğinde, kız, annesine şöyle cevap verir: "Hayır vallahi ey anne! Ben O'na açıkta itaat edip de tenhada isyan edemem. Eğer Ömer görmüyorsa, Ömer'in Allah'ı görüyordur."
Bazıları, çağdaş eğitim ve kültürün kalb terbiyesi için yeterli olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki halihazırdaki durum bunu yalanlamaktadır. Nice çağdaş ve kültürlü insanın ahlâk ve terbiyeden yoksun olduğunu, hürriyet perdesi altında oraya buraya saldırdıklarını, çalıp çırptıklarını, güçlerini kötüye kullandıklarım görüyoruz. Buna mukabil, dinî bir ortamda yetişmiş nice kültürsüz insanın kötülüklerden kaçtığını, kimseye zulmetmediğini, ahlâk ve terbiye ile donandığını müşa-hade ediyoruz. Öyleyse önemli olan, kalb temizliği ve imanlı bir hayattır. Allah şöyle buyuruyor:
O gün, ne mal fayda verir ne de evlat, ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). (Şuara/88-89)
Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. (Kaf/37)
Bazı filozofların da dediği gibi eğer kalp şehvete mağlup düşerse bilim ve kültür ona hükmedemez. Çünkü nefis bilimi ve kültürü kötüye kullanır. Kalbi, ancak Allah'a olan inanç düzeltir. Daha henüz bilim ve kültürden eser yokken bazı cemaatlar bunu başarmışlardır. Bununla birlikte din ile bilim yan yana geldikleri zaman daha düzgün, daha mükemmel olur.
Allah'a ve ahiret gününe inananlar da hata eder, zira hatasız insan olmaz. Ancak onlar tezelden hatalarından dönüş yaparlar, Rablerine sığınırlar, tekrar doğru yola koyulurlar. Çünkü onlar Allah'ın gözetlediğini, af ve mağfiret sahibi olmasının yamsıra intikam sahibi de olduğunu biliyorlar. İşte Allah'a olan bu dönüş onları devamlı dikkatli tutar ve başlarına gelen şeylere karşı da mukavemetli kılar. Allah bu konuda şöyle buyuruyor:
Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler. (Şeytanların) dostlarına gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar. (A'raf/200-202)
Ayetteki fitleme vesvese demektir. Allah (c.c) kullarına ondan kaçınıp Allah'a sığınmalarını emrediyor. Ta ki bu vesveseye kulak vermesin ve ona tabi olmasın. Allah'tan sakınanlara şeytandan bir şey isabet ettiği zaman hemen uyanırlar. Onlar basiretli olurlar. Kötülükten sakınırlar. Ama günahkarlara gelince, şeytan sonuna kadar onların işlerinde tasarrufta bulunur.
Avrupa'da ahlâk ve terbiyenin zirvede olduğunu iddia edenler bulunmaktadır.
Acaba Avrupa'da beyazların siyahlara yaptıkları zulüm kalb temizliğinin, ahlâk ve terbiyenin zirvesini mi gösteriyor? Onlar cins ve renk sebebiyle insanlar arasında ayrım yapıyorlar. Yine Avrupalının kalbinin temizliği bu mudur ki, onlar kötü sömürüleriyle ufuk karartıp Filistin halkını kan ve ateşle yüz yüze bırakıyorlar. Onlar Filistinlileri boşlukta bırakıp açlığa ve hastalığa kurban etmişlerdir. Yine ne biçim bir kalb temizliğidir ki, dünyayı bir anda yok edecek bombalar yapıyorlar, dünyaya karanlık ve fesat saçıyorlar.
Şunu hatırdan çıkarmamak lazımdır; İslâm'ı bilmeyenler onu gerektiği gibi anlatıp tebliğ edemezler. İslâm düşmanları ise, daima onun iyiliklerini örtüp, güzelliklerini görmezden gelirler. Bunların karşısında müslümanların İslâm'la aziz olmaları, onu bihhakkın mütalaa etmeleri, onun güzellikleriyle amel etmeleri gerekiyor. Onu güzel bir şekilde arzetmeleri ve insanlara da iyilikte bulunmaları gerekmektedir. Böylece Allah insanları selam yurduna çağınyor, dilediğini de hak yola iletiyor.
- Tevhid
- Kur'an
- Sorularla İslam-17.Bölüm
- Sorularla İslam-Bölümler
- ☝📖 المحمية 📖☝
☝https://www.muhammediyye.org/☝
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
Öğrencilerimize önemli hatırlatma;
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمان الرحيم
الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين
Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖
S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks
الامام سيد محمد الهاشمي
Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.