Sorularla islamiyet-10->CEVAP: Şeyh Muhammed Abd'ul-Vehhab'a nisbet edilen Vehhabilik akımı belirli bir grubun mezhebi değildir. Bu akımı, İslâm anlayışını yenilemek şeklinde ifade etmek daha doğrudur. Bu sebeple bazıları Abd'ul-Vehhab'ı 13. hicri asrın müceddidi saymaktadırlar. Taraftarları onu şu hadis-i şerifin ifade ettiği manaya dahil olduğunu düşünüyorlar. Hadis şöyledir: "Şüphe yok ki Hz. Allah her yüz yıl başında bu ümmete bir müceddid gönderir".
Bazıları bu hareketi "Tevhid'e davet" olarak isimlendirmektedir. Çünkü bu akımın özü tevhidi açıklamak ve onu yerleştirmektir.
Bazı kimseler bu harekete "Selefilik" adını vermektedir. Bazıları da bu harekete uyanlara "Tevhid ehli" demektedir. Bazen bu harekete uyanlara "Allah'a itaat eden kardeşler" denmektedir.
Bazı kimseler Abd'ul-Vehhab'm adından hareketle bu akıma "Vehhabilik" demektedir. Fakat bu harekete gönül verenler bu isimlendirmeyi hoş karşılamamaktadırlar. İhtimal ki oryantalistler böyle isimlendirmekte titizlik göstermektedirler.
Cahil kimselerin Muhammed b. Abd'ul-Vehhab'ın davetine karşı haksızlık ettiği kadar insanlar hiç bir dini ıslahat davetine haksızlık etmemişlerdir.
Uzun bir süre önce Kahire'de Münire Camiinde okuduğum bir hutbede Muhammed b. Abd'ul-Vehhab'ın davetinin İslâmi bir yenilenme daveti olduğuna işaret etmiştim. Bu sözün zıddına pek çok kimseler gürültü kopardı. Bu olay bana şunu hatırlattı: 1940'larda Müslüman Gençler Cemiyetinin kürsüsünde konuşma yapıyordum. Birisi bana şu soruyu sordu: "Vehhabiler müslüman mıdır?" Bu soru dar ufukluluk ve bilgisizlik üzerine bir şakalaşmaya yol açtı. O zaman Abd'ul-Vehhab'ın <wetınm sadece İslâm ruhunun yenilenmesi ve Ahmed b. Hanbel'in nmtıebınin yenilenmesinden ibaret olduğuna işaret etmiştim.
İlk başta bu daveti ortaya koyanlar hakkında insanların kötü düşünmelerine pek çok sebep olduğunda şüphe yoktur.
Bir kere bunlardan bazıları insanları yollarına çağırırken nefret ettirici bir düzeyde katı davranmışlardır. Bunun yanında çeşitli siyasi faktörler de kötü tanınmada rol oynamıştır. Bu faktörleri uzun uzadıya burada anlatmaya durum elverişli değildir.
Her ne hal ise bu hareket kendilerini anlamayan kimselerden pek çok düşman kazanmıştır. Çünkü çoğu kere bu davetin öğretileri şiddete başvurarak uygulanmıştır. İnsanların gönlüne girmeden müslüman-lar arasında yüksek bir mevkii bulunan zatların türbesini yıkmaya girişmeleri bunun bir örneğidir.
Burada bizi ilgilendiren bu hareketin başını tanıtmaktır. Bu zat Arab Yarımadasında yeni bir dini kalkınma hareketinin lideri sayılmaktadır.
Sözünü ettiğimiz kimse, Muhammed b. Abd'ul-Vehhab b. Süleyman et-Teymî en-Necdî el-Hanbelî'dir.
Abd'ul-Vehhab hicretin 1115 yılında doğmuş 1206 yılında vefat etmiştir. Bazı kaynaklar doğum tarihini 1116, vefat tarihini de 1204 olarak bildirmektedir. Her iki duruma göre de Abd'ul-Vehhab 90 yılın üzerinde yaşamıştır. Gençliğini İslâm üzere geçiren Abd'ul-Vehhab Necid bölgesinde Uyeyne şehrinde dünyaya gelmiştir. Bazı kimseler bu şehrin adını Uveyne olarak yazmaktadır.
Söylendiğine göre dedesi Süleyman Hz. Peygamber sülalesine mensup imiş. Anlatılana göre rüyasında göbeğinden çıkan bir ateşin tüm çölü aydınlattığını görmüş. Bu rüyayı bazı kimseler onun soyundan bir kimsenin çıkıp ümmeti aydınlatacağı ve büyük bir krallık kuracağı şeklinde tabir etmişler. Rüyada işaret edilen kimse rüyayı gören Süleyman'ın torunu Muhammed b. Abd'ul-Vehhab imiş.
Abd'ul-Vehhab doğduğu şehir olan Uyeyne'de yetişti. Şehirde bulunan Hanbelî mezhebi âlimlerinden dini ilimlerin temellerini öğrendi. Dini ilimlerdeki tahsilini Medine-i Münevvere'de tamamladı. Medine'nin ileri gelen âlimlerinin derslerim izleyerek yetişti. Şam'ı ziyaret ederek orada ilim öğrendi. Basra'ya gidişinde bir takım sıkıntılar yaşadı.
Abd'ul-Vehhab gençliğinde pek çok Arab ve İslâm ülkesini gezip dolaştı. Bağdat'ta beş, Basra'da dört yıl kadar kaldı. Daha sonra İran'a geçip meşhur Kum şehrine ilgi duydu. İsfehan'da iki yıl kalarak bilgisini artırdı. Tasavvuf ve İşrakıyyun felsefesi üzerine incelemeler yaptı. İki yıl Hemedan, bir yıl da Kürdistan'da kaldı. Bu dolaşmalardan sonra kendi memleketi olan Necid'e, Uyeyne şehrine döndü. Bir süre babasının kadı olduğu Harimla şehrinde kaldı. Artık insanları samimi bir şekilde tevhid akidesine davet etmeye başladı.
Abd'ul-Vehhab'm hocaları arasında büyük imamlar vardı. Bunlar arasında İbn Teymiye, İbn'ul Kayyım Cevziyye ve İbn Urve el-Hanbe-lî'yi sayabiliriz. Bunların en önemlisi ve Abd'ul-Vehhab üzerinde en etkili olanı yedince hicri yüzyılın müceddidi olan îbn Teymiye'dir.
İbn Teymiye'nin kitaplarını okuyup incelereyerek onlardan yararlanan Abd'ul Vehhab kitapları aracılığı ile İbn Teymiye'yi imam edinmiş ve onun talebesi olmuştur.
Abd'ul-Vehhab ictihad ve açıkça İslâm'a davet konularında belli bir sınıra kadar İbn Teymiye'nin yolundan gitmiştir.
Abd'ul-Vehhab ilmi çalışma ile ilgili seyahatlerini doğum yeri olan şehirde bir kaç aylık devam eden biryere kapanma dönemi yaşayarak sona erdirmiştir.
O, bu davranışı ile Öğrendiklerini tekrar ediyor ve onları düşünüyordu. Sonra tevhide daveti önemli ve yoğun olarak dikkate alıp, iyiliği emredip kötülüğü yas aklaray arak, bidat ve hurafelere karşı koyarak selefin yoluna girdi.
Abd'ul-Vehhab, miladi 1730 hicri 1143 yılında davetini açıktan açığa yapmaya başlayarak İslâm alemini uyandırdı. İnsanlaın düşünce ve gönüllerini (ciddi bir şekilde) meşgul etti.
Abd'ul-Vehhab hareketine şehri olan Uyeyne'de başladı. Burada bir takım güçlüklerle karşılaştı. Oradan Deriyye şehrine geçti. Kader onun davetinin bu şehirde parlamasını dilemişti. O davetini Deriyye şehrinin yöneticisi olan Muhammed b. Suûd'a sundu şehrin yöneticisi bunu kabul etti. Abd'ul-Vehhab'm yolunu açmaya ve onu gerek söz gerekse kılıçla savunmaya söz verdi. Böylece Abd'ul-Vehhab'ın hareketi yayılmaya, pek çok kimse bu harekete katılmaya başladı. Osmanlı hükümeti bu davet hareketinin kendisi için tehlikeli olduğunu hissetti. Bunun üzerine Mısır'ın yöneticisi Mehmet Ali Paşa'ya bu harekete karşı çıkması için gereken talimatı gönderdi. Böylece Abd'ul-Vehhab'ın hareketi savaş meydanına girmiş oldu. Bu girişimlerin kimisinde Abd'ul-Vehhab'ın adamları başarılı oldu, kimisinde de yenildi.
Abd'ul-Vehhab'ın davetinin esası arı bir tevhiddir. Buna göre tevhid tanıklığının anlamı Lâilâhe illellâh; Allah'tan başka ilah yoktur sözünü ihlasla söylemekle gerçekleştir. Bu hareketin bağlılıkları kendilerine muvahhidler adını vermektedirler.
Bu hareketin esası tevhide karışan herşeyden müslümanlarm inançlarını soyutlayıp arıtmaları gerektiği üzerine kuruludur. İbadet edilecek tek varlık Allah'tır. O'nun ne insan, ne hayvan, ne de cansız varlıklardan hiç bir ortağı yoktur. Kur'an'ın ifadesiyle: Dikkat et! Hâlis din yalnız Allah'ındır. (Zümer/3)
Abd'ul-Vehhab'a göre "Lâilâhe illellâh" inancının anlamı nıüslü-manlar katında gerçekleşince üstün bir güce sahip olurlar. Öyle bir itibar elde ederler ki bunun ötesinde bir itibar yoktur. Böyle olunca da eski şerefli günlerine dönerler.
Zira böyle bir inanç müslümanı herhangi bir insana boyun eğmekten ve kulluk etmekten kurtararak onu tek olan Allah'a ibader eder hale getirecektir. Allah'tan başka varlıklardan hiç birinin Hz. Allah'ın otoritesinde etkisi yoktur. Yaratan Allah'tır, rızık veren Allah'tır. Dilediğini yapan Allah'tır, her şeye gücü yeten Allah'tır. Fayda veren Ö'dur, zarar veren O'dur. Herşeyin mülkiyeti O'nun elindedir. Şam yüce Allah bu hususta Al—i İmran suresinde şöyle buyuruyor:
(Rasûlüm!) De ki: "Mülkün gerçek sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen herşeye kadirsin." (AI-i İmran/6)
Şuara suresinde de şöyle Duyuruluyor:
"(Rasûlüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet. Hani, o babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti. "Putlara tapıyoruz ve tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler. İbrahim "Peki" dedi "yalvardığımzda onlar sizi işitiyorlar mı, yahut fayda veya zarar verebiliyorlar mı?"
Şöyle cevap verdiler: "Hayır, ama biz babalaramızı böyle yapar bulduk."
İbrahim dedi ki: "İyi ama, sizin, ve önceki atalarınızın neye taptığını (biraz olsun) düşündünüz mü? İyi bilin ki onlar benim düş-manımdır; ancak alemlerin rabbi (benim dostumdur). Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur. Beni yediren, içiren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur." (Şuara/69-82)
Abd'ul-Vehhab ayrıca tevhid akidesini tüm sebepleri var eden tüm varlıkların rabbi olan Allah'a inanma eksenine oturtmuştur. Hüküm koyma yetkisi sadece Allah'ındır. ,Allah'ın hükmünden başka hüküm yoktur. Birşeyi helâl ve haram kılma hakkına O'ndan başka sahip olan yoktur. Kur'an'm ifadesiyle:
Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur. (En'am/62)
Kanun koyucu yalnız Allah'tır. Helâl ve haram kılan sadece O'dur. Peygamber ise elçisi ve gönderdiği kitabın tebliğ edicisi ve açıklayıcı-sıdır. Kitap ve sünnet din hükümlerinin dayanağı ve kaynağıdır. Bu iki kaynağın dışında hiç bir kimesenin sözü din konusunda delil olamaz. Kelâm ve fıkıh âlimleri bir din ortaya koyamazlar. Onların içtihatları kitap ve sünnet doğrultusunda olduğu sürece kabul edilir.
Abd'ul-Vehhab'ın davetinin başka çalışma alanları ve onlara göre tevhid inancına ters düşen olgular vardır. Bir örnek olarak bunları şöyle ifade edebiliriz:
1. İnsanların ziyaret edip (el ve yüz) sürdükleri türbeler.
2. İnsanların, evliyaların hürmetine kendilerine gelecek kötülükleri defedip onlardan iyilikler bekleyip onlara adakta bulunması.
3. İnsanların birtakım ağaç, taş ve mekanların kendilerine mutluluk veya fayda vereceğine inanması.
4. Yüksek, sağlam, süslü ve boyalı kabirler. Bunlar dikili taş veya put gibidir.
5. Çeşitli puta tapma ve cahiliye dönemi kalıntısı uygulamalar.
Tevhide aykırı olan ve İslâm'ın ruhuna uymayan bu olgulara, Abd'ul-Vehhab'a göre kendisine uyanlarla birlikte karşı koymak vacibtir.
Yolu kesilmesi gerekli bir takım işler de vardır. Bunlar bazı insanlardan şefaat ummak, onları Allah'a yaklaşmak için aracı kılmak, onlardan yardım dilemek ve onlara adakta bulunmak gibi uygulamalardır.
Belirli camileri ziyaret için yolculuğa çıkmak, (bazı kimselerin kabirlerine) kubbe ve türbe yapmak, buraları ipekli bezlerle örtmek çevresini dolaşarak buralara el yüz sürmek gibi uygulamalar da bu türdendir.
Diğer dinlerdeki ruhbanlığa benzer şekilde İslâm'da yalancı sufi-ler türemiştir. Bunlar oluşturdukları toplantıları ile, çaldıkları tefleri, zıplayarak yaptıkları zikirleri, söyledikleri şarkıvari ilahileriyle, okudukları dualar ve takındıkları muska gibi şeyler ile ve (içinde bulundukları yolu ve şeyhlerini) aşırı şekilde Övmeleri ile bilinmektedirler. Abd'ul-Vehhab'a göre bütün bunlara karşı çıkılmalıdır ki din sırf Allah için olabilsin.
Acayip bir şeydir ki Abd'ul-Vehhab gençliğinde tasavvuf araştırmaları ve işrak felsefesi ile meşgul olmuştur. O bu çalışmalarının sonunda selef yolunu seçmiş, tasavvufçuların iddialarını ve sapıtmalarını, bir takım kuruntu ve bidatleri inkar etmiştir. Sonuç itibariyle Abd'ul-Vehhab ile tasavvufçular arasında kuvvetli bir düşmanlık ortaya çıkmış ve bu husus meşhur hale gelmiştir.
Bu düşmanlık zaman zaman sakinleşse de günümüze kadar gelmiş ve süratli alevlenmeler göstermiştir.
Abd'ul-Vehhab'da olduğu gibi Muhammed Abduh ve onun en büyük talebesi ve kendisinden sonra yerine geçen Reşid Rıza da ilk başlarda tasavvuf kitaplarına yönelmişler daha sonra bunları bırakıp selef yoluna yönelmişlerdir.
Şeyh Abd'ul-Vehhab'ın inancına göre müslümanların zayıflamasının sebebi itikatlanndaki bozulmadır.
Ahmed Emin bu noktayı şu sözleri ile açıklamaktadır:
Muhammed Abd'ul-Vehhab ve onun yolundan gidenlere göre günümüzde müslümanların zayıflayıp kişilik değerlerinin düşmesinin tek sebebi inanç meselesidir.
İlk zamanlarda İslâm inancı her türlü şirkten temiz ve berrak bir şekilde idi. Lâ ilahe illalah'ın manası insanın benliğinde taşlara, putlara, büyük bilinen kimselere değer vermekten daha üstün idi. Tevhid inancı hak yolda ölmekten korkmamak idi. Sonunda ne çeşit eziyet olursa olsun iyiliği emredip kötülüğe karşı koymaktan çekinmemek idi. Zulmü ortadan kaldırmak ve hakkın bayrağını yükseltmek uğrunda harcanmayan hayatın bir değeri yoktur. İşte müslüman Arablarla ca-hiliye dönemi Arabları arasındaki tek fark budur. Onlar İslâm dininin berrak inancı ile gazalar yaptılar, ülkeler fethettiler ve hakim oldular. Sonra ne oldu? Sonra İslâm akidesinin değişmesinden başka bir şey olmadı. Sonraları müslümanlar tevhidin yüceliğinden şirk bataklığına düştüler. Ağaçtan, taştan, tahta parçasından, ermişlerin kabirlerinden ilahlar edindiler. Genel hayatlarında Allah'a ortak koşmaya yöneldiler. Mesela bazı kimseler evliyadan birinin hoşnutluğunu kazanırsa mahsulünün iyi olacağına, fakat onu kızdırırsa tarlasından mahsul alamayacağına inanıyor. İneğini Seyyid Bedevi'ye adarsa inek Ömürlü olur, adamazsa Ölürmüş! Bir takım hastalık, zenginlik ve fakirlik problemlerinde de benzer düşüncelere sahip olanlar vardır. Bunlara göre bu olayların hepsi Allah'ın tabiata koyduğu kanunlara değil, ruhların gazabına veya rızasına bağlıdır.
Böylesine taşa, ağaca ve ruhlara boyun eğen zayıf kişilikli kimseler, zalim yöneticilere ve devlet adamlarına karşı duramaz, onlara iyiliği emredip kötülüklerine engel olamaz. Bunlar tahta ve taş parçalarına boyun eğdikleri gibi zenginlere ve yöneticilere de boyun eğerler. Geçen her yüzyılda ilahların sayısı artıyor. İlah sayısı arttıkça insanların perişanlığı da artamaktadır. Nihayet İslâm dünyası efendiliğini kaybetmiş gücü kuvveti yok olmuştur. İslâmiyet'in ilk zamanları ne ile düzgün ve mükemmel hale gelmiş ise, sonu da onunla düzelecekitr. Mutlaka gerçek tevhidin ve gerçek şerefin hükümran olduğu İslâm'ın ilk günlerindeki hayata dönülmelidir. Ortadaki bidat ve hurafeler ise mutlaka yıkılmalıdır; bu husus iyilikle gerçekleştirilebilirse ne ala, yoksa kuvvete baş vurulmaladır. Yardım edecek olan Allah'tır.
Abd'ul-Vehhab'ı giriştiği bu harekette gösterdiği gayret ve sabır sebebiyle takdir ederken Diriyye emiri İbn Suûd'un gayretlerini gözar-dı etmemek insaflı olmanın gereğidir.
Abd'ul-Vehhab ilk sıralarda Uyeyne emiri olan Osman b. Hamd b. Ma'mer'in yardımlarını görmüş idi. Fakat bu zat bir süre Abd'ul-Veh-hab'ı giriştiği harekette desteklemişken daha sonra ona olan yardımını kesmiştir. Bunun üzerine Abd'ul-Vehhab 1157 hicri tarihinde Necid bölgesindeki Diriyye şehrine gitti. Diriyye emiri olan, bugün Suudi Arabistan'ı yöneten ailenin başı Muhammed b. Suud, Abd'ul-Vehhab'ı iyi bir şekilde karşılayıp, onu destekleyerek kendisine sevecen davrandı.
Muhammed b. Suud.Şeyhin davası uğruna askerleriyle onu'des-teklereyerek bu yolda para ye kan dökerek pek çok fedakarlıklar yaptı. Muhammed b. Suud sağ oldukça bu desteğini sürdürdü. Ondan sonra kral Abd'ul-Aziz ve onun oğlu Suud bu desteği sürdürerek Abd'ul-Vehhab'a karşı gelenlerle savaştılar. Böylece Abd'ul-Vehhab'in hareketi Arab yarımadasının doğusunda, Hicaz ve Yemen'de yayıldı.
Abd'ul-Vehhab'ın çocukları ve torunları Suud yöneticileri katında Önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Abd'ul-Vehhab'ın soyundan gelenlere Beyt'uş-Şeyh denmektedir.
Abd'ul-Vehhab hicretin 1206 yılında (Miladi 1792) Şevval ayının 29. gününde Diriyye şehrinde vefat etmiştir. ,
Abd'ul-Vehhab'ın 18 çocuğu olmuş, arkasında insanların akıllarını ve fikirlerini hala meşgul etmekte olan ve yankılar bırakan sesler bırakıp gitmiştir.
Abd'ul-Vehhab'm çoğunluğu küçük hacimli olan bir hayli kitabı vardır. Bu kitapların listesi aşağıdadır:
l. Kitab'ut-Tevhid
2. Keşfüş-Şübühat
3. Tefsir'ul-Fatiha
4. Tefsir'uş-Şehadet-i Lâ ilahe illellah,
5. Müfid'ul Müstefid
6. El-Emru bil Ma'ruf ve'n-Nehy-i an'il-Münker
7. Kitab'ul-Kebâir
8. Risaletunfi enne't-Taklide Caizun La Vacibun
9. Marifet'ul Abd-i Rabbehu ve Dinehu ve Nebiyyehu
10. El-Mesailu Elleti Halefe fiha Rasûlullah'ı Ehl'el-Cahiliyyet
11. Fadl'ul-İslâm
12. Nasihat'ul-Müslimin
13. Mecmuatu-Huteb
Abd'ul-Vehhab'ın başlattığı hareket, müslümanlar arasında yenilikçi ve ıslah davetçisi olan pek çok kimseyi doğrudan veya dolaylı olarak etkilemiştir. Bunlardan bazılarının adını aşağıda anıyoruz:
1. Hindistan'da dini bir lider olan Seyyid Ahmed.
Bu zat miladi 1822 yılında hacca gitmiş, orada Abd'ul-Vehhab'ın davetinden haberdar olmuş ve bu hareket hoşuna gitmiştir. Memleketine döndüğü zaman Pencap'da inşaları Abd'ul-Vehhab'm yoluna davete başlamıştır. Şiddetli bir şekilde bidat ve hurefelere savaş açan Seyyid Ahmed adeta devlet gibi bir Vehhabi teşkilatı kurmuştur. İşgalci İngiliz Hükümeti Seyyid Ahmed sebebiyle pek çok güçlükle karşılaşmıştır.
2. Muhammed b. Ali Şevkani.
Yemenli olan bu zat hicri 1172 yılında doğmuş, 1255 yılında vefat etmiştir. Şevkani fıkıhta içtihatta bulunmuş, İslâmi düşünce alanında ıslahat yapılmasına taraftar olmuştur. Şevkani, İbn Teymiye'nin Munteka'l-Ahbar isimli kitabını şerhettiği Neyl'ul Evtar adlı kitabı ile meşhur olmuştur."
Şevkani içtihada davet etmiş, taklidçilik, mezarları ve mezarlara gömülen kimseleri Allah'a aracı gibi değerlendirme fikri ile savaşmıştır.
3. Bağdat'ta Âlûs'ul Kebir
4. Afganistan'da Cemaleddin Efgani
5. Mağrib ülkelerinde geniş bir şekilde yayılan Senusi hareketini gerçekleştiren Muhammed b. Ali Senusi
6. Şam'da Cemaleddin Kâsimi
7. Tunus'da Hayereddin Tunusi
8. Behubalde Sıddik Hasan Han.
9. Kalkütada Emir Ali
10. Muhammed Abduh.
Abduh bidatlere karşı savaşmış, ictihad kapısının açılması ve Kur'an'ın akılcı bir şekilde tefsir edilmesi çağrılarında bulunmuştur.
Abduh'un geniş kültürü, Fransızca bilmesi ve siyasetle olan ilişkileri çalışmalarında kendisine yardımcı olmuştur.
Abd'ul-Vehhab'ın hareketinden etkilenenlerin hepsini saymak işi uzatacaktır.
13. hicri asrın müceddidi sayılan Şeyh Abd'ul-Vehhab'a Allah rahmet eylesin
- Tevhid
- Kur'an
- Sorularla İslam-10.Bölüm
- Sorularla İslam-Bölümler
- ☝📖 المحمية 📖☝
☝https://www.muhammediyye.org/☝
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
Öğrencilerimize önemli hatırlatma;
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمان الرحيم
الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين
Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖
S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks
الامام سيد محمد الهاشمي
Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.