☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

SORU: Burûc sûresinin ilk âyetlerinin tefsirini yapmanızı rica ediyoram.

Sorularla islamiyet-14->CEVAP: Burûc sûresinde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:


İçinde burçlar bulunan göğe andolsun. Vaadedilen kıyamet gününe andolsun. O gün şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun. Ki ateşle dolu hendekler hazırlayanlar kahrolsun. O zâlimler hendeklerin başında oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.


Mü'minlerden, sırf, aziz, övgüye layık, göklerin ve yerin hüküm­ranlığına sahip Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. Oysa ki Allah her şeyi görür. (Bürûc/1-9)


Allah Teâlâ içerisinde burçlar bulunan geniş ve muazzam gökyü­züne yemin ediyor. Burçlar, içerisinde yıldızların ve gezegenlerin bu­lunduğu ve döndükleri konaklar demektir. Bu yıldızların başında da güneş ve ay gelir. Allah Teâlâ, geleceğini ve gerçekleşeceğim vaadet-tiği kıyamet gürüne de yemin ediyor. Allah vaadini yerine getirendir. Allah Teâlâ kullarını ceza ve mükafaat vermek üzere hesaba çekilmek için o gün mutlaka biraraya toplayacaktır.


Allah Teâlâ şahitlik edene ve şahitlik edilene de yemin ediyor. Bir görüşe göre şahitlik edenle burada kullar kastedilmiştir. Çünkü onlar Allah'ın rab olduğuna ve birliğine şahitlik ederler. Şahitlik edilenle de Allah Teâlâ kastedilmiştir. Çünkü O da mü'minlerin kendisini birledi­ğine ve kendisine ibadet ettiğine şahitlik eder. Bir görüşe göre de şa­hitlik eden Allah Teâlâdır. Çünkü O, yaratıkların her şeyini görmekte­dir ve bilmektedir. Şahitlik edilen de insandır. Çünkü rabbi onu gözet­lemekte ve bütün hallerini görmektedir.[6]


Sonra bu yeminlerin cevabı gelir ve Kur'an şöyle buyurur: Ateşle dolu hendekleri hazırlayanlar kahrolsun.


Yani yeryüzünde hendek gibi büyük ve uzun yarıklar hazırlayan­lara Allah lanet etsin. Onlar bu hendekleri Allah'ın mü'min kullarına iş­kence yapmak için kazmışlardı ve içinde odunlarla birlikte alev alev ateş yakmışlardı. Allah onlara lanet etsin, dünya ve âhirette cezalarını versin.


O zâlimler hendeklerin başında oturmuşlar. Bu zâlimler mü'min-leri, ateş dolu çukurlara atıp onların yanışını seyrediyorlardı.


Sanki bir eğlenceyi seyreder gibi onları seyrediyorlardı, Mü'min-lere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Yani onlar mü'minleri yakarak ve azap ederek yapacaklarını yapıyorlar ve işle­dikleri bu cinayetin etkilerini görmek için de utanmadan orada hazır bulunuyorlardı.


Mü'minlerden, sırf aziz ve övgüye layık Allah'a iman ettikleri için intikam alıyorlardı.


Yani bu kâfirler, mü'minleri işledikleri bir suçtan veya günahtan dolayı değil, sadece her türlü övgü ve senaya lâyık olan ve her şeye gü­cü yeten Allah'a inandıkları için beğenmiyorlar ve cezalandırıyorlardı.


O Allah ki göklerin ve yerin hükümranlığına sahiptir ve O, her şe­yi görür.


Yani Allah Teâlâ her şeyin sahibidir. Her şeye egemendir ve her şeyi görür. Dolayısıyla her bir insanı işlediği günah sebebiyle cezalan­dırmaya kadirdir. O, gözetir ve kuşatır. Hiç bir şey O'na gizli kalmaz,


Muhammed Abduh bu âyetler hakkında şöyle demektedir.[7]


Sanki Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Bu büyük kâinatta ve her şeyin helak olup da insanların, âlemlerin rabbinin emriyle tekrar dirilip kalktıkları o güne yemin ederim ki, sizden önce de Allah'ın


birliğine inanan mü'minler düşmanlarının zulmü ve şiddetli işkenceleriyle imtihan edildiler. Hatta düşmanları onlar için hendekler kazdılar, o hendekleri ateşlerle doldurdular ve içine bu mü'minle­ri attılar. Hiç acımadılar. Hatta mü'minleri diri diri yakmalarım seyrederek bundan sadistçe bir zevk aldılar.


Ve yemin ederim ki: Onlar sabrettiler ve kendilere saldıranlardan Allah onların intikamını aldı, güç ve kudretine lâyık bir şekilde onları cezalandırdı. Siz de sabrederseniz Allah sabrınızın karşılı­ğını verir, düşmanlarınızı cezalandırır ve önceki zâlimlerin üzeri­ne indirdiği musibetleri onların da başına indirir.


Bütün bunlar yeminin cevabı olarak âyetlerden anlaşılan şeylerdir. Allah Teâlâ yeminin cevabı bölümünde mü'minlerin kalbini yatış­tırmak, onları sabra ve Allah yolunda uğraş vermeye sevketmek için geçmiş ümmetlerden bir misal verir ve kâfirleri nasıl tehdit et­tiğini, mü'minlere nasıl vaatte bulunduğunu ve bundan sonrasını anlatır...


Ashab-ı uhdud (hendek ashabı), güçlü kuvvetli kâfir bir millettir. İmanlarından dolayı mü'minlere kızdılar ve onları inkâra geri dön­meleri için zorladılar. Fakat mü'minler tekrar kâfir olmayı reddet­tiler. Bunun üzerine arzın üzerinde hendekler kazdılar ve bu hen­deklerin içini ateşle doldurdular. Mü'minleri birer birer getirip bu ateş dolu hendeklerin içine attılar. Bu katı yürekli acımasız zâlim­ler hendeklerin kenarında ateşin etrafında oturdular ve diri diri ya­nan insanları seyrettiler.


Ayette geçen en-nâr kelimesi kendisinden önceki uhdud (hendek­ler) kelimesinden bedeldir. Yani ashab-ı uhdud, ashab-ı nar da de­mektir. Ashab-ı uhdud, hendek sahipleri, ashab-ı nâr ise ateş sa­hipleri anlamına gelir. Yani bu adamların şiddetli alevler saçan çok miktarda odunları vardı.


Ayette geçen kuûd kelimesi kâid kelimesinin çoğuludur. Yani on­lar, ateşin etrafında oturmuşlar, bu ateşin içinde mü'minlerin yanı­şını gözlerini kapatmadan ve bakışlarını ayırmadan seyrediyorlar­dı. Sanki ileride şahitlik yapacakmış gibi olayı ve işkence safahatını zihinlerine yerleştirmek istiyorlardı. İşte bu, acımasızlığın ve katı kalpliliğin son noktasıdır.


O zâlimler mü'minlere, Allah'a inanmaktan başka bir suçları ol­madığı halde kızıyorlar ve onları cezalandırıyorlardı. el-Aziz gü­cüne karşı konulmayan demektir. Allah azizdir, hiç kimse O'nun gücünden kendisini kurtaramaz. el-Hamid her durumda övülen ve her yaptığı güzel olan demektin Allah hamiddir, övgüye lâyıktır, hatta -sen O'na inanan bir kimse olduğun halde- sana zahiren kö­tü bir şey isabet etse bu ya seni sabırla terbiye edip ahlâkını güzel­leştirmek içindir, ya da senin kalbini deneyerek ecir ve sabrını ço­ğaltmak içindir.


Ashab-ı uhdud (hendek ashabı)na gelince, acaba bunlar nerede ya­şamışlardır? Onların zulmettiği mü'minler kimlerdir? Bunların yeryüzünde bulundukları bölge neresidir? Bu konuda pek çok riva­yet vardır. En meşhur olan görüşe göre mü'minler, Necran Hristi-yanlarıdır. Olay anında tevhid dinine mensuptular, bidat ve sapık­lığa düşmemişlerdi. Kâfirler ise Yemen'i idareleri altında bulundu­ran kimseler ya da putpereslikte onlardan pek de geri kalmayan Yahudilerdir. Fakat bir mü'min İbret ve öğüt almak için bunların kim olduklarını ve gerek zâlimlerin gerekse mazlumların özellikle hangi dine mensup olduklarını öğrenmek ihtiyacını hissetmez, bu­nun için mübalağalarla ve hurafelerle dolu hikayelerin, masalların peşine düşmez. Mü'minin öğrenmesi gereken şey kendisi için han­gi mesaj verilmek isteniyorsa onu öğrenmektir. Allah daha fazla bilginin hayırlı olacağını bilseydi bize onu da lütfederdi.

Bu Bölümdeki(14) Diğer Sorular için aşağıdaki menüye bakınız↷↷↷
  • Tevhid
  • Kur'an
  • Sorularla İslam-14.Bölüm
  • Sorularla İslam-Bölümler
  • ☝📖 المحمية 📖☝


https://www.muhammediyye.org/

📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

                   Öğrencilerimize önemli hatırlatma;


اعوذ بالله من الشيطان الرجيم

 بسم الله الرحمان الرحيم

 الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين

Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi  efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.

Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.

   📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖

             S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks

الامام سيد محمد الهاشمي

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷




SORU: Burûc sûresinin ilk âyetlerinin tefsirini yapmanızı rica ediyoram. Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.