Sorularla islamiyet-14->CEVAP: Burûc sûresinde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
İçinde burçlar bulunan göğe andolsun. Vaadedilen kıyamet gününe andolsun. O gün şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun. Ki ateşle dolu hendekler hazırlayanlar kahrolsun. O zâlimler hendeklerin başında oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.
Mü'minlerden, sırf, aziz, övgüye layık, göklerin ve yerin hükümranlığına sahip Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. Oysa ki Allah her şeyi görür. (Bürûc/1-9)
Allah Teâlâ içerisinde burçlar bulunan geniş ve muazzam gökyüzüne yemin ediyor. Burçlar, içerisinde yıldızların ve gezegenlerin bulunduğu ve döndükleri konaklar demektir. Bu yıldızların başında da güneş ve ay gelir. Allah Teâlâ, geleceğini ve gerçekleşeceğim vaadet-tiği kıyamet gürüne de yemin ediyor. Allah vaadini yerine getirendir. Allah Teâlâ kullarını ceza ve mükafaat vermek üzere hesaba çekilmek için o gün mutlaka biraraya toplayacaktır.
Allah Teâlâ şahitlik edene ve şahitlik edilene de yemin ediyor. Bir görüşe göre şahitlik edenle burada kullar kastedilmiştir. Çünkü onlar Allah'ın rab olduğuna ve birliğine şahitlik ederler. Şahitlik edilenle de Allah Teâlâ kastedilmiştir. Çünkü O da mü'minlerin kendisini birlediğine ve kendisine ibadet ettiğine şahitlik eder. Bir görüşe göre de şahitlik eden Allah Teâlâdır. Çünkü O, yaratıkların her şeyini görmektedir ve bilmektedir. Şahitlik edilen de insandır. Çünkü rabbi onu gözetlemekte ve bütün hallerini görmektedir.[6]
Sonra bu yeminlerin cevabı gelir ve Kur'an şöyle buyurur: Ateşle dolu hendekleri hazırlayanlar kahrolsun.
Yani yeryüzünde hendek gibi büyük ve uzun yarıklar hazırlayanlara Allah lanet etsin. Onlar bu hendekleri Allah'ın mü'min kullarına işkence yapmak için kazmışlardı ve içinde odunlarla birlikte alev alev ateş yakmışlardı. Allah onlara lanet etsin, dünya ve âhirette cezalarını versin.
O zâlimler hendeklerin başında oturmuşlar. Bu zâlimler mü'min-leri, ateş dolu çukurlara atıp onların yanışını seyrediyorlardı.
Sanki bir eğlenceyi seyreder gibi onları seyrediyorlardı, Mü'min-lere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Yani onlar mü'minleri yakarak ve azap ederek yapacaklarını yapıyorlar ve işledikleri bu cinayetin etkilerini görmek için de utanmadan orada hazır bulunuyorlardı.
Mü'minlerden, sırf aziz ve övgüye layık Allah'a iman ettikleri için intikam alıyorlardı.
Yani bu kâfirler, mü'minleri işledikleri bir suçtan veya günahtan dolayı değil, sadece her türlü övgü ve senaya lâyık olan ve her şeye gücü yeten Allah'a inandıkları için beğenmiyorlar ve cezalandırıyorlardı.
O Allah ki göklerin ve yerin hükümranlığına sahiptir ve O, her şeyi görür.
Yani Allah Teâlâ her şeyin sahibidir. Her şeye egemendir ve her şeyi görür. Dolayısıyla her bir insanı işlediği günah sebebiyle cezalandırmaya kadirdir. O, gözetir ve kuşatır. Hiç bir şey O'na gizli kalmaz,
Muhammed Abduh bu âyetler hakkında şöyle demektedir.[7]
Sanki Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Bu büyük kâinatta ve her şeyin helak olup da insanların, âlemlerin rabbinin emriyle tekrar dirilip kalktıkları o güne yemin ederim ki, sizden önce de Allah'ın
birliğine inanan mü'minler düşmanlarının zulmü ve şiddetli işkenceleriyle imtihan edildiler. Hatta düşmanları onlar için hendekler kazdılar, o hendekleri ateşlerle doldurdular ve içine bu mü'minleri attılar. Hiç acımadılar. Hatta mü'minleri diri diri yakmalarım seyrederek bundan sadistçe bir zevk aldılar.
Ve yemin ederim ki: Onlar sabrettiler ve kendilere saldıranlardan Allah onların intikamını aldı, güç ve kudretine lâyık bir şekilde onları cezalandırdı. Siz de sabrederseniz Allah sabrınızın karşılığını verir, düşmanlarınızı cezalandırır ve önceki zâlimlerin üzerine indirdiği musibetleri onların da başına indirir.
Bütün bunlar yeminin cevabı olarak âyetlerden anlaşılan şeylerdir. Allah Teâlâ yeminin cevabı bölümünde mü'minlerin kalbini yatıştırmak, onları sabra ve Allah yolunda uğraş vermeye sevketmek için geçmiş ümmetlerden bir misal verir ve kâfirleri nasıl tehdit ettiğini, mü'minlere nasıl vaatte bulunduğunu ve bundan sonrasını anlatır...
Ashab-ı uhdud (hendek ashabı), güçlü kuvvetli kâfir bir millettir. İmanlarından dolayı mü'minlere kızdılar ve onları inkâra geri dönmeleri için zorladılar. Fakat mü'minler tekrar kâfir olmayı reddettiler. Bunun üzerine arzın üzerinde hendekler kazdılar ve bu hendeklerin içini ateşle doldurdular. Mü'minleri birer birer getirip bu ateş dolu hendeklerin içine attılar. Bu katı yürekli acımasız zâlimler hendeklerin kenarında ateşin etrafında oturdular ve diri diri yanan insanları seyrettiler.
Ayette geçen en-nâr kelimesi kendisinden önceki uhdud (hendekler) kelimesinden bedeldir. Yani ashab-ı uhdud, ashab-ı nar da demektir. Ashab-ı uhdud, hendek sahipleri, ashab-ı nâr ise ateş sahipleri anlamına gelir. Yani bu adamların şiddetli alevler saçan çok miktarda odunları vardı.
Ayette geçen kuûd kelimesi kâid kelimesinin çoğuludur. Yani onlar, ateşin etrafında oturmuşlar, bu ateşin içinde mü'minlerin yanışını gözlerini kapatmadan ve bakışlarını ayırmadan seyrediyorlardı. Sanki ileride şahitlik yapacakmış gibi olayı ve işkence safahatını zihinlerine yerleştirmek istiyorlardı. İşte bu, acımasızlığın ve katı kalpliliğin son noktasıdır.
O zâlimler mü'minlere, Allah'a inanmaktan başka bir suçları olmadığı halde kızıyorlar ve onları cezalandırıyorlardı. el-Aziz gücüne karşı konulmayan demektir. Allah azizdir, hiç kimse O'nun gücünden kendisini kurtaramaz. el-Hamid her durumda övülen ve her yaptığı güzel olan demektin Allah hamiddir, övgüye lâyıktır, hatta -sen O'na inanan bir kimse olduğun halde- sana zahiren kötü bir şey isabet etse bu ya seni sabırla terbiye edip ahlâkını güzelleştirmek içindir, ya da senin kalbini deneyerek ecir ve sabrını çoğaltmak içindir.
Ashab-ı uhdud (hendek ashabı)na gelince, acaba bunlar nerede yaşamışlardır? Onların zulmettiği mü'minler kimlerdir? Bunların yeryüzünde bulundukları bölge neresidir? Bu konuda pek çok rivayet vardır. En meşhur olan görüşe göre mü'minler, Necran Hristi-yanlarıdır. Olay anında tevhid dinine mensuptular, bidat ve sapıklığa düşmemişlerdi. Kâfirler ise Yemen'i idareleri altında bulunduran kimseler ya da putpereslikte onlardan pek de geri kalmayan Yahudilerdir. Fakat bir mü'min İbret ve öğüt almak için bunların kim olduklarını ve gerek zâlimlerin gerekse mazlumların özellikle hangi dine mensup olduklarını öğrenmek ihtiyacını hissetmez, bunun için mübalağalarla ve hurafelerle dolu hikayelerin, masalların peşine düşmez. Mü'minin öğrenmesi gereken şey kendisi için hangi mesaj verilmek isteniyorsa onu öğrenmektir. Allah daha fazla bilginin hayırlı olacağını bilseydi bize onu da lütfederdi.
- Tevhid
- Kur'an
- Sorularla İslam-14.Bölüm
- Sorularla İslam-Bölümler
- ☝📖 المحمية 📖☝
☝https://www.muhammediyye.org/☝
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
Öğrencilerimize önemli hatırlatma;
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمان الرحيم
الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين
Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖
S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks
الامام سيد محمد الهاشمي
Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.