Sorularla islamiyet-7->CEVAP: Yaklaşık yarım yüzyıldan bu yana Mısır'da değerli bir İslâm âlimi -vardır. Bu zât Ezher Üniversitesi Rektörü Muhammed Ab-duh'un halifesi sayılır. Bu zât Menâr dergisinin sahibi Muhammed Reşid Rıza'dır.
Reşid Rıza 1908 yılında derginin on birinci sayısında hikâye üslubunun okuyucu üzerinde etkisinden söz eden bir makale yayımlamıştır. Reşid Rıza makalesinde edebiyatın bir çeşidi olan hikâye yoluyla müs-lümanlara yararlı hizmetler verilmesinin gerekliliğinden söz etmiştir.
Yazar bu makalesinde müslüman yazar ve edebiyatçıların İslâm tarihini hikâye tarzında -tarihi gerçekleri koruyarak anlatmalarını teklif etmiştir.
Fakat bu tarih hikâyeleri bir hikâye dizisi şeklinde yazılmalıdır ki hayatı anlatılmakta olan kişinin hikâyesini izlemek okuyucu için çekici olsun.
Daha sonra bu teklife süratli bir şekilde cevap geldi. Birinci Dünya Savaşı sırasında kan dökücü olarak bilinen Ahmet Cemal Paşa tarafından öldürülerek şehit edilen merhum Seyyid Abd'ul Hamid Zehravi, Reşid Rıza'nın bu temennisini gerçekleştirdi. Mü'minlerin annesi Hz. Hatice'nin -Allah ondan hoşnut olsun- hayatını yazdı. Bu eser Menar Dergisinde dizi halinde yayınlandı. Daha sonra bunları toplayan Reşid Rıza bir kitap halinde yayımladı. Kitap defalarca basıldı.
Fakat üzerinden uzun zaman geçmesi ve okuyucuların eski kitaplara ilgi göstermemeleri sebebiyle bu kitap günümüz okuyucuları tarafından bilinmemektedir.
Bununla beraber Zehravi'nin Hz. Hatice'nin hayatını yazdığı kitap çok değerli ve derin tesiri olduğu halde Reşid Rıza'nın İslâm tarihinin yazılması hususunda kastettiği amacı gerçekleştirememiştir.
Zira Zehravi merhum daha çok Hz. Hatice'nin içinde yaşadığı toplumun ve çevrenin felsefesi üzerinde durmuş. Hz. Hatice'nin hayatı ve tarihi üzerinde o kadar fazla titizlik göstermemiştir.
Bu bakımdan inanıyorum ki halâ günümüzde İslâm tarihinin ve İslâm kahramanlarının hayatının hikâye tarzında yazılmasına olan ihtiyacımız devam etmektedir. Reşid Rıza'nın da dediği gibi bu iş yapılırken hem hiç bir tarihi hakikat saldırıya uğramamak, hem de bu tarihi şevkle okumaları için okuyucunun ilgisini çekecek şekilde kaleme alınmalıdır.
Ah! Keşke bir yazar Hz. Hatice'nin hayatını, ilk yetişme dönemini Kâinat'ın efendisi ile hayatını birleştirip "Hüzün yılı"nda vefat edene kadar geçen zamanını bir incelese, görülecektir ki vefatından sonra Hz. Peygamber onun arkada bıraktığı hatıraları hep canlı tutmuş, Hatice'nin hatırasına saygı göstermiştir.
Bir yazar bunu gerçekleştirse bizim için ilginç ve şahane bir hikâye çıkacak, bu hikâye dizisi tarihin ebedileştirdiği büyük bir şahsiyeti ortaya çıkaracaktır.
Hz. Hatice'yi Arab dünyasının ilk hanım efendisi, islâm'ın ilk hanımefendisi ve müminlerin annesi sıfatları ile ifade edebiliriz.
Bu sıfatlardan her birinin bir münasebeti ve gerekçesi vardır.
O Arabların ilk hanım efendisidir. Çünkü daha Hz. Peygam-ber'den önce bu sıfatı kazanmıştır. Tarihçiler Hz. Peygamber ile evlen-mezden önce de ona Tahire (temiz kadın) dendiğini bildiriyorlar. Ku~ reyş'in hanımefendisi sıfatı ile Tahire sıfatı onu gerçekten Arab dünyasının ilk hanımefendisi yapmaktadır.
O ayrıca müslümanlann ilk hanım efendisidir. Çünkü o kâinatta Hz. Peygamber'e ilk inanan insandır. O, bu özelliğiyle tüm kadınların ve erkeklerin, küçüklerin ve büyüklerin önüne geçme hakkını kazanmıştır. Bize "İslâm davetine cevap verip ilk inanan kimdir?" dense; "Adı Hatice binti Huveylid olan bir kadındır" deriz. Bu özellik gerçekten onun, müslümanların ilk hanım efendisi olmaya hak kazandığını göstermektedir.
Onun mü'minlerin annesi olmasına gelince: O bunun ötesinde Hz. Peygamber'in ilk hanımıdır. Böylece, mü'minlerin ilk annesi olmaya hak kazanmıştır. Onun bu özelliklerine, derin inanmışlığını, inancındaki sadakatini de ilave etmeliyiz. O sadece söz ile Hz. Peygamber'in davetine cevap vermekle yetinmemiştir.
Hz. Hatice sadece Rasûlullah'a inanmakla yetinse idi; "Kocasına uymuş, çünkü ona en yakın kimse odur. Onun söylediğine ve yaptıklarına ondan daha uygun kim olabilir?" derlerdi.
Fakat Hz. Hatice sanki deniz kenarında büyük bir manevi ve ruhi dalgayı gözleyen bir kimse gibi Peygamber'i gözlemiş; ayrıca etrafını saran dev dalgalar arasında rabbi'nin koruduğu Peygamber'in maharetini gözetlemiş, Allah'ın nurundan ihsan edip alemlere rahmet olarak gönderdiği elçisini tasdik edip ona iman etmiştir. İşte tüm bu özellikleriyle Hazreti Hatice müslümanların ilk annesi olmaya hak kazanmıştır.
Hz. Hatice'nin, Rasûlullah'ın eşi olma özelliğini dikkate almadan önce kişiljğinûj»bakarsak onun gene "mü'minlerin annesi" olduğunu görürüz. O, evlenmezden önce de Peygamber ile alakasından dolayı büyüklüğünü ve yerini kazanmıştır. O, gerçekten kendisinde büyük şahsiyet olmanın değerlerinin toplandığı gerçek bir hanımefendidir.
Hz. Hatice her şeyden evvel cesaret ve atılganlığı ve şerefi ile meşhur bir kabiledendir. Ayrıca görüşleri keskin ve ileri görüşlü bir kadındır.
İhtimal ki kendisine "Servet sahibi kimselerden filan, filan, filan... seninle evlenmek istiyor" denildiğinde yukardaki özelliğinin tecellisi ile bu teklifleri bir bir reddetmiştir. O, daha önce de bir iki kez evlenme denemesi geçirmişti.
Sonra, o akıllı bir hanım idi. Hz. Peygamber titreyerek gelip "beni örtünüz" dediği sırada akıllılığı devreye girmiş böylesine herkesin güvendiği, doğru, sözünde duran, tertemiz, pırıl pırıl bir insanı, bir Peygamber olarak, bu kâinatı yaratanın perişan etmeyeceğini anlamıştır.
Bunun içindir ki Peygamber'in yaptıklarında ve Allah'ın ona verdiği görevde doğru olduğunu desteklemeye koyulmuş; "Sen şöyle yaptın, sen böyle insansın, yemin olsun ki asla Allah seni ebediyyen perişan etmeyecektir" demiştir.
Sadece kendi yönünden Peygamber'i ikna etmekle kalmamış, Hz. Peygamber'e de korkuya ve şüpheye yer olmadığını ifade etmiş, buna ilave olarak Rasûlullah'ı alarak, amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e gitmiştir. O zamanlar Varaka insanlar arasında dini konularda bilgi sahibi ve eski dinlerle ilgili kitapları inceleyen birisi idi. Varaka yaşlı ve zamanının kabilecilik ayırımlarına, bölünmelere katılmamış olduğundan sözü dinlenen birisi idi. Hz. Hatice Rasûlullah ile Varaka'ya gidip ondan aldığı cevapla toplumda insanların desteğini almayı da hedefliyordu. Bunun içindir ki Varaka kendilerini dinledikten sonra: "Ey Mu-hammed! Hiç şüphe yok ki sana gelen, Hz. Musa'ya da gelen Allah'ın meleğidir. Senin tebliğe başladığın güne yetişirsem sana yardım edeceğim" dediğini işiten Hz. Hatice çok sevinmiştir.
Hz. Hatice'nin kişiliğini oluşturan değerlerden biri de onun merhamet ve şefkat dolu bir insan olması idi. Rasûlullah'la evlendiği andan itibaren sıkıntılı, fakat sabır dolu bir hayat yaşamıştı.
Hz. Peygamber otuz yaşları civarında iken yalnız yaşamayı, tek başına inzivaya çekilip bir yere kapanmayı sevmeye başlamıştı. Bu açık bir şekilde görülüyordu. Bu gelişme Hz. Hatice'nin aleyhine oluyordu.
Bir taraftan Jıayat arkadaşlığı, diğer yandan ev işleri evin erkeğinin eşinin yanında kalmasını gerektiriyordu. O ise belli gün ve gecelerde tek başına kalıp tefekkür etmek üzere inzivaya çekilir, Hz. Hatice küçük çocuğu ile evde yalnız kalırdı. Bu onun daha önceki eşi Ebu. Hâle'den olma Hind idi.
Hatice bundan sıkılmaz ve bir eş olarak hak isteğinde bulunmazdı. Evinde işine bakar, yemek hazırlar, giysileri temizler, su temin ederdi. Eşi eve dönünce onunla az bir zaman kalırdı. Sonra Hatice gene eşine azık hazırlar, eşi Muhammed de sayılı gün ve geceleri yalnız geçirmek üzere inzivaya çekileceği yere giderdi.
Bu özelliklerine ilaveten bilindiği üzere Hz. Hatice servet sahibi bir kadın idi. Böylesine bir servet ancak akıllı ve ileri görüşlü bir kadının elinde olması halinde, onunla şımarıklık ve aşırılık yapılmaz. Bu da o kadının akıllı birisi olduğunu gösterir.
Hz. Hatice sahip olduğu servet ile eğlenceye dalmadı, saraylar yapmadı, bir takım erkekleri celp ederek renkli geceler yaşamadı.
Hz. Hatice'nin kişiliğini güçlendiren bir yönü de, tefeciliğin hakim olduğu bir toplumda ticarete meyletmesidir.
Buraya kadar anlattığımız özelliklere sahip bir şahsiyetin kendinden daha büyük bir şahsiyette denk olması kaçınılmazdır. Toplumda yerleşen geleneğe göre tüm dünyada evlenecek çiftlerin, erkeğinin kadından daha önemli özelliklere sahip olması gerekir.
İlahi takdir bu büyük ve değerli hanımefendiye kendisinden daha değerli bir eş hazırlamıştı. O Hatice ile evlenmekle onun şan ve şerefini arttırmıştır.
Tarih Hz. Peygamber'in Hz. Hatice'ye olan pek çok vefalı davranışını anlatmaktadır.
Rasûlullah evlenmezden Önce, evlenince, evlendikten sonra Hz. Hatice'ye hep vefakâr davranmıştı. Hz. Peygamber'in hayatını incelediğimizde onun Hz. Hatice'ye olan vefasını çeşitli şekillerde görmemiz mümkündür. Gençlik yıllarında Hz. Hatice ile evlenmeden onun hesabına ticaret yaparken tam güvenini kazanmıştı. Bir yandan kazanç kat kat artıyor, Muhammed'ul Emin en ufak şekilde kazanılan kârlara ihanet etmiyor, Hatice'ye sunuyordu.
Hz. Hatice kendisi ile evlenmek istediğini dolaylı bir şekilde anlatmak üzere adamını gönderdiğinde Hz. Hatice'ye gereken saygıyı göstermiştir. Eğer iş ortağı durumunda olan Muhammed (s.a) Hatice'ye vefakar davranmasaydı herkesin yaptığı gibi onun bu eğiliminden yararlanmaya kalkardı. Hem o zamanlar insanlar arasında bir kadının kendisini eş olarak kabul etmek üzere bir erkeğe teklifte bulunması ayıp sayılırdı. Fakat geleceğin risalet sahibi Muhammed Hatice'yi ayıplama yoluna gitmedi. Onun teklifini kabullendi.
Hatice Peygamber ile evlendiğinde daha Önce iki evlilik geçirmiş dul bir kadın idi. Önceleri bir veya iki evlilik geçiren kadın yeni evlendiği kocası ile sıkıntı içerisinde olurdu. Kişiliği zayıf bir erkek böyle bir hanıma zaman zaman, onunla evlendiğinde kız olmadığını hatırlatıp, dulluğu sebebiyle onu ayıplayabilirdi. Fakat Peygamber'in hayatı küçük veya büyük tüm yönleri ve olaylarıyla biliniyor ki Peygamberle Hatice arasında konunun hiç bir suretle adı dahi geçmemiştir.
Öte yandan bilindiği üzere Hatice'nin daha önce evlendiği kocasından olma bir çocuğu var idi. Bu çocuğa Peygamber'in evlatlığı denmiş idi. Adı Hind iken daha çok Peygamber'in evlatlığı olarak biliniyordu.
Hz. Peygamber hiç birgün başka erkeklerin yaptığı gibi eşinin başka erkekten olma çocuğuna kötü muamele yapmamıştır. Hind Pey-gamber'den öylesine iyi muamele görmüştür ki ölünceye kadar onun evlatlığı olarak bilinmiştir.
Bu zât Cemel savaşında Hz. Ali tarafında yer almış ve öldürülmüştür. Rivayete göre bu savaşta pek çok kişi ölmüştü. Her aile kendi cenazesi ile ilgilenmiş Hind'in cenazesini kaldırıp onunla ilgilenecek birisi yoktu. Bir kadın bu durumun farkına varıp "Vah yazık Peygamber'in evlatlığına!" diye feryat edince bunu işiten Medine halkı kendi Ölülerini bırakıp Hind'in cenaze merasimini gerektiği gibi yapmışlardır.
Hz. Peygamber evlilik süresinde de Hatice'ye vefalı davrandı. Toplumsal ve kişisel sebepler ikinci kez evlenmeyi gerektirdiği halde Hatice'nin üzerine evlenmemiş idi.
Hz. Peygamber, amcası Ebu Talib'in ve eşi Hatice'nin vefat ettiği sırada bu yıla "Hüzün yılı" adını vermekle Hz. Hatice'ye vefasını göstermiştir.
Rasûlullah vefatından sonra sık sık Hatice'yi anar ona saygı gösterirdi. Bu hatıraların zaman zaman dile getirilmesi Hz. Ayşe'nin kıskançlığını harekete geçirmiş, bir keresinde: "Hatice Hatice! Dünyada Hatice'den başkası yok mu?" dey i vermiştir. Hz. Peygamber ise dünyada Hatice'nin en çok sevdiği kimse olduğunu ifade etmiştir. Rasûlullah bunu yaşlı eşi Sevde'ye karşı değil, Arab asıllı olmayan eşi Safiyye'ye karşı değil, sevgili dostu Ebubekir'in kızı ve sevgili eşi Ayşe'ye söylüyordu. Aslında Ayşe Peygamber'in çok sevdiği eşi di. Döşeğinde iken vahiy gelen eşi Ayşe idi. Ama bir gerçeği ona karşı bile söylemişti: O Hatice'yi de sevmişti.
Rasûlullah Hatice sağ iken başka bir kadınla evlenmedi. Bu durum Peygamber'in haşa kadın düşkünü, zevk düşkünü bir adam olduğunu iddia edenlere bir cevaptır.
Dikkat edilirse Rasûlullah kendisi yirmibeş yaşındayken kırk yaşında veya kırkından fazla bir hanımla evleniyor, evlendiği hanım hem kendisinden onbeş yaş büyük hem de daha önce iki kez evlenmiş. Hz. Peygamber yirmibeş yıl bu hanımla evli kalıyor. Kendisi elli, eşi altmış beş yaşma gelmiş. Rasûl-i Ekrem ne delikanlı iken, ne olgun yaşta iken, ne de evlendikten sonra Hatice'den başka hiç bir kadına bakmamıştır. Zevk için evlense, kadına düşkün olsaydı bu isteğini ellisinden sonraya mı bırakırdı?
Biz tekrar Hz. Hatice'nin hayatına dönelim: Hz. Hatice'nin Muhammed'ul Emin ile evlenme isteğini ona iletmesinden şunu anlamak gerekir: Nasıl erkeğin eşi olacak kadını seçme hakkı varsa, kadının da eşi olacak erkeği seçme hakkı vardır. Hatta daha huzurlu bir hayat yaşayabilmek için evlenecek eş adaylarının birbirlerini görmeleri de haklarıdır. Nitekim İslâm dininin tavsiyesi de böyledir. Rasûlullah Cabir'in nişanlandığım duyunca ona şöyle demiştir:
Git, ona bak. Belki birbirinizi görmeniz aranızda daha devamlı bir hayatı sağlayacaktır.
Rasûlullah'ın bu hadisi, müşterek olarak uyumlu bir hayatı ve karşılıklı sevginin olmasını ifade etmektedir.
Bu hadis aynı zamanda bir kadının sevdiği bir erkekle birlikte olmaya hakkının olduğunu, koyun gibi sürülüp zorla onun emrine verilmemesini, kadının çirkin gördüğü veya bir kusurunu bildiği erkeğe köle gibi teslim edilmemesini bildiriyor.
Bu hususu bu münasebetle bir kere daha ifade edip üzerinde durmamız gerekir. Çünkü evlenmeyi günümüzde hâlâ sadece baba, amca erkek kardeş gibi erkeklerin eline bırakılmış bir hak gibi gören insanlar vardır.
Hz. Hatice'nin hayatı hakkında üzerinde durulması gereken noktalar vardır. Bunlar hikayecilerin, İslâm düşmanı veya müslümanlığın düşmanı olan kimselerin sokuşturduğu uydurmalardır.
Mesela bazı kitaplarda Muhammed'ul Emin'in Hatice adına gerçekleştirdiği Şam ticaretinden döndüğünde Hatice'nin, onun elini tutup göğsü üzerine koyduğu bu arada ona birtakım şeyler söylediği yazılıdır.
Hz. Hatice gibi bir kadının, ileri görüşlü, akıllı ve halkı arasında büyüklüğü bilinen bir kimsenin böyle bir şey yapmış olması akla uygun bir şey midir?
Diyelim ki o yaptı; bu defa da Peygamber buna yanaşmaz, Hatice den de olsa böyle bir davranışı hoş görmezdi.
Hz. Hatice'nin hayatına "ilave edilen bu kabil hikâyeler doğru değildir. İftiracıların söylediğine göre Hatice evlenme işini babasına bırakmış da, Muhammed'ul Emin ile evleneceği sırada babasına yemek yedirip içki vermiş. Bazı kitaplarda -aslı olmayan- bu gibi hikâyeler (ne yazık ki) vardır.
Hatice'yi Muhammed'le evlenmeye iten gerçek sebep gaybı Allah bilir- benim anladığıma göre onun ehl-i kitaptan, bir Peygamber geleceğini duymasıdır.
Hatice zekâsı ile beklenen Peygamber hakkında bazı düşüncelere varmış, böyle bir zâtın özelliklerini araştırmıştır. Bunun sonucunda beklenen Peygamber'in özelliklerinin çoğunu görmüş ve o sebeple onunla evlenme kararı almıştır. Böyle bir karan alırken umudu, onun Peygamber olması idi. Allah Hatice'nin bu husustaki düşüncesini doğru çıkardı. Sonuçta alemlerin en hayırlısına eş olup, alemlerin en hayırlı hanımı oldu.
Allah Hatice'den hoşnut olsun. Allah'ın salât ve selamı da peygamberlerin efendisi üzerine olsun.
- Tevhid
- Kur'an
- Sorularla İslam-7.Bölüm
- Sorularla İslam-Bölümler
- ☝📖 المحمية 📖☝
☝https://www.muhammediyye.org/☝
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖
Öğrencilerimize önemli hatırlatma;
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمان الرحيم
الحمد لله رب العالمين وحده لا شريك له و محمد رسول الله لا رسول و لا نبي بعده و الصلاة و السلام علي آله واهل بيته و اصحابه و امته اجمعين
Kovulmuş şeytandan,Her şeyin yaratıcısı tek rabb,tek ilah,tek gerçek egemen,rahman ve rahim olan Allaha cc sığınırız,her türlü kulluğun,ibadetin,itaatin,faydalı amellerin ve sözlerin tümü sadece ve sadece onun rızası içindir,salatü selam bütün peygamberlerin peygamberi efendimiz,rehberimiz,önderimiz ve örneğimiz Hz Muhammed Mustafa aleyhi efzalussalati vesselama,aline,temiz ehli beytine,davası uğruna savaşan ashabına ve yolunda yürüyen ümmetine olsun.
Sitemizde yeralan çalışmalarımız;başta yüce kitabımız Kur'anı Kerim olmak üzere,temel İslami kaynakların anlaşılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.Bu çalışmalarda bizlerden ilgisini,yardım ve desteğini esirgemeyen kardeşlerimizden ve cümle müslümanlardan. Allah razı olsun.
📖☝المحمدية علي الكتاب و السنة☝📖☝Muhammediyye☝📖
S.Muhammed Kayaalp El-Haşimi Ks
الامام سيد محمد الهاشمي
Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız,Allah razı olsun.S.Muhammed Kayaalp (el-Haşimi) Ks--Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar...↷↷↷↷
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.