İLAHİ KİTAB'LARA KARŞI RABBANİ YAKLAŞIMLAR 1. Kur'an-ı Kerim'i Gereği Gibi Okumak 2. Kur'an Okunurken Susmak Ve Dinlemek 3. İlahi Vahiy İle Muhatap Ve Mükellef Olmanın Sorumluluğunu Duymak 4. İlahi Hitabın Yakınlığını İdrak Etmek 5. Ayet-i Kerimeleri Düşünmek Ve Akletmek 6. Kur'an-ı Kerim'e İman Etmek Ve Teslimiyet Göstermek 7. Kur'an-ı Kerim'den Faydalanabilmek İçin Allah'a Dua Ve Tevekkül Etmek 8. Ayetler Hakkında Alaylı Tartışanlardan Uzaklaşmak 9. Kur'an'a Bir Bütün Olarak Yaklaşmak 10. İlahi Vahye Karşı Hiçbir Kuşku Duymamak 11. İlahi Söz Ve Soruları, Söz Ve Soru Sahibi'ni Dikkate Alarak Değerlendirmek 12. İlahi Hükümleri Dünyevi Değil, Öncelikle Uhrevi Maslahata Göre Değerlendirmek 13. Geçmiş Ve Gelecekten Haber Veren İlahi Vahyin Evrenselliğini Anlamak 14. İlahi Hükmün Değişmeyeceğini Ve Değiştirilemeyeceğini İdrak Etmek 15. Kur'an-ı Kerim’i, Kesin Kanıt Olarak Kabul Etmek 16. Yaşanmayan Bilgilerin Zararlı Bir Yük Ve Vebal Olduğunu Dikkate Almak 17. İlahi Hüküm Nefsimize Hoş Gelmese De, Hükmün Gereğini Yapmak Ve Hükme Sabretmek 18. Kur'an-ı Kerim'e Uymak Ve Yaşamaya Çalışmak 19. İlahi Vahye Ters Düşmekten Sakınarak, Muttaki Olmak 20. Kur'an İle Davet Etmek İLAHİ KİTAB'LARA KARŞI RABBANİ YAKLAŞIMLAR
1. Kur'an-ı Kerim'i Gereği Gibi Okumak 2-121. Kendilerine verdiğimiz Kitap'ı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar ederse, artık onlar kayba uğrayanların ta kendileridir. 16-98. Öyleyse Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. 17-106. Onu bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirdik. 18-27. Sana Rabbinin Kitab'ından vahy edileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın. 20-114. Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. O'nun vahyi sana gelip tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okuma-acele etme ve de ki: “Rabbim,ilmimi artır.” 25-32. Küfredenler dediler ki: “Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?” Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için onu böylece (ayet ayet indirdik) ve onu “'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup” okuduk. 27-92. “Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim de sapacak olursa, sen de, de ki: “Ben yalnızca uyarıcı-korkutuculardanım.” 29-45. Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkince utanmazlıklardan ve kötülüklerden vazgeçirir. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyüktür. Allah, yapmakta olduklarınızı bilmektedir. 29-51. Kendilerine okunmakta olan Kitap'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Hiç şüphe yok, bunda iman etmekte olan bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. 35-29. Gerçekten Allah'ın Kitap'ını okuyanlar, dosdoğru namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. 73-4. Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı da belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku. 96-1. Yaratan Rabbinin adıyla oku. 2. O insanı bir alak'tan (kan pıhtısından) yarattı. 3. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir; 4. Ki O, kalemle öğretendir. 5. İnsana bilmediğini öğretti. 2. Kur'an Okunurken Susmak Ve Dinlemek 7-204. Kur'an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz. 18-100. Ve o gün, cehennemi, küfre sapanlara tam bir sunuşla sunmuşuz. 101. Ki onlar, Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi, (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı. 41-26. İnkar edenler dediler ki: “Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz.” 46-29. Hani cinlerden bir kaçını, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman dediler ki: “Kulak verin;” sonra (dinleme işi) bitirilince de kendi kavimlerine (birer) uyarıcı-korkutucular olarak döndüler. 72-1. De ki: “Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur’an dinledik. 75-16. Onu (Kur'an'ı, kavrayıp bellemek için) aceleye kapılıp, dilini onunla hareket ettirip durma. 17. Hiç şüphesiz, onu (kalbinden) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. 18. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. 19. Sonra onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir. 3. İlahi Vahiy İle Muhatap Ve Mükellef Olmanın Sorumluluğunu Duymak 24-54. De ki: “Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin eğer yine de yüz çevirirseniz, artık onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yükletilen, sizin de sorumluluğunuz size yükletilendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Peygambere düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.” 28-85. Hiç şüphesiz, sana Kur'an'ı farz kılan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: “Rabbim, hidayetle geleni de, açıkça bir sapıklık içinde olanı da daha iyi bilmektedir.” 86. Kitap'ın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umut etmezdin: (Bu,) Senin Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma. 87. Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma. 35-31. Kendinden öncekini doğrulayıcı olarak sana Kitap'dan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah, elbette haber alandır, görendir. 32. Sonra Kitap'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır-öne geçer. İşte bu, büyük fazlın ta kendisidir. 43-43. Şu halde sen, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru olan bir yol üzerindesin. 44. Ve hiç şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. 45-18. Sonra seni de bu emirden bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma. 19. Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı kesin olarak şeni bağımsız kılamazlar. Hiç şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir. 59-21. Şayet Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara örnekleri böyle vermekteyiz. 4. İlahi Hitabın Yakınlığını İdrak Etmek 19-51. Kitap'ta Musa'yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. 52. Ona, Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık. 34-50. De ki: “Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Hiç şüphe yok ki O işitendir, yakın olandır.” 41-44. Eğer biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan Kur'an kılsaydık, onlar derlerdi ki: “Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil) mi?” De ki: “O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir körlüktür. Sanki onlara uzak bir yerden seslenilir.” 50-16. Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. 5. Ayet-i Kerimeleri Düşünmek Ve Akletmek 2-219. Sana içkiyi ve kuman sorarlar. Deki: “Onlarda hem büyük bir günah, hem de insanlar için (görünürde) bazı yararlar vardır. Ama günahları (gerçek zararları), yararlarından daha büyüktür.” (Bir de) Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaçtan arta kalanı.” Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz. 4-82. Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. 6-126. Bu, Rabbinin dosdoğru olan yoludur, öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıkladık. 12-2. Gerçekten biz, (anlayıp) akıl erdirirsiniz diye, onu (beşeri bir lisan olan) Arapça bir Kur'an olarak indirdik. 16-12. Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır. 16-44. (Onları) Apaçık deliller ve Kitap'larla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye. 17-41. Andolsun, biz bu Kur'an'da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler diye, oysa bu, onların daha da uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. 21-10. Andolsun, size, (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de akletmiyor musunuz? 28-60. Size verilen her şey yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise daha hayırlı ve süreklidir. Yine de akletmiyecek misiniz? 30-21. Onda “sükun bulup-durulmanız” için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok ki bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır. 38-29. (Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. 39-42. Allah, ölüm vaktinde canları alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanın ruhunu) tutar, öbürünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır. 45-13. Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. 54-17. Andolsun biz Kur'an'ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? 57-17. Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermektedir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık. 6. Kur'an-ı Kerim'e İman Etmek Ve Teslimiyet Göstermek 3-7. Sana Kitap'ı indiren O'dur. Ondan, Kitap'ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri de benzeşen (müteşabih)lerdir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne (ve karışıklık) çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise; “Biz ona inandık, onun tümü Rabbimizin katındandır.” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. 7-52. Andolsun, biz onlara bir Kitap getirdik; iman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere, tam bir ilim ile onu çeşitli biçimlerde açıkladık. 8-2. Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. 9-124. Bir sure indirildiğinde onlardan bazısı: “Bu, hanginizin imanını arttırdı” der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. 16-89. Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerinde bir şahit getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. Biz Kitap'ı sana, her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara da bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. 17-82. Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indirmekteyiz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını artırmaz. 26-7. Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik. 8. Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler. 33-22. Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan dediler ki: “Bu Allah'ın ve Resulü'nün bize va’dettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir.” yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırmış oldu. 41-44. Eğer biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan Kur'an kılsaydık, onlar derlerdi ki: “Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil) mi?” De ki: “O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır, iman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir körlüktür. Sanki onlara uzak bir yerden seslenilir.” 43-68. “Ey kullarım, bugün sizin için bir korku yoktur ve siz hüzne kapılacak da değilsiniz.” 69. “Ki onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır.” 45-20. Bu (Kur'an), insanlar için basiret (nuruyla görülecek ayet)lerdir, kesin bir bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir. 64-8. “Şu halde Allah'a, O'nun Resulüne ve indirdiğimiz nur (Kur'an)a iman edin. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. 77-50. Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar? 92-5. Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa 6. Ve en güzel olanı doğrularsa, 7. Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. 7. Kur'an-ı Kerim'den Faydalanabilmek İçin Allah'a Dua Ve Tevekkül Etmek 16-98. Öyleyse Kur'an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. 99. Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. 20-114. Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. O'nun vahyi sana gelip- tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: “Rabbim, ilmimi artır.” 55-1. Rahman (olan Allah). 2. Kur'an'ı öğretti. 3. İnsanı yarattı. 4. Ona beyanı öğretti. 74-54. Gerçek (şu ki), o (Kur'an), elbette bir öğüttür. 55. Artık kim dilerse, öğüt alıp-düşünür. 56. Allah dilemedikçe, onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul eden) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlayan da) O'dur. 75-16. Onu (Kur'an'ı, kavrayıp bellemek için) aceleye kapılıp, dilini onunla hareket ettirip durma. 17. Hiç şüphesiz, onu (kalbinden) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. 18. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. 19. Sonra onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir. 8. Ayetler Hakkında Alaylı Tartışanlardan Uzaklaşmak 4-140. O, size Kitap'ta: “Allah'ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların da, kafirlerin de tümünü cehennemde toplayacak olandır. 6-68. Ayetlerimiz konusunda “alaylı tartışmalara dalanlar” -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırladıktan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma. 9. Kur'an'a Bir Bütün Olarak Yaklaşmak 2-85. Sonra siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor, günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde de onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir. 2-174. Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir karşılığı) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah da kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir azap da vardır. 175. Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar. 3-7. Sana Kitap'ı indiren O'dur. Ondan, Kitap'ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri de benzeşen (müteşabih)lerdir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne (ve karışıklık) çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise; “Biz ona inandık, onun tümü Rabbimizin katındandır.” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. 3-119. Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitab'ın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında (inandık) derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size karşı olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Kin ve öfkenizle ölün.” Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. 6-91. Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. De ki: “Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz Kitab'ı kim indirdi? (Bununla) Sizin ve atalarımızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.”De ki: “Allah.” Sonra da onları bırak, içine “daldıkları saçma uğraşlarında” oyalanıp-dursunlar. 15-91. Ki onlar Kur'an'ı parça-parça kıldılar. 92. Rabbine andolsun, onların tümüne bunu soracağız. 93. Yapmakta oldukları şeyleri. 10. İlahi Vahye Karşı Hiçbir Kuşku Duymamak 2-147. Gerçek (hak) Rabbindendir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma. 3-60. Gerçek Rabbindendir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma. 6-114. Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitap'ı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. 10-94. Sana indirdiğimizden eğer kuşkudaysan, senden önce Kitap'ı okuyanlara sor. Andolsun, Rabbinden sana gerçek gelmiştir, şu halde kuşkuya kapılanlardan olma. 15-9. Şüphesiz ki zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik ve onun koruyucuları da gerçekten Biziz. 22-5. Ey İnsanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir kan pıhtısından, sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. 6. İşte böyle; hiç şüphesiz Allah, hakkın ta kendisidir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten her şeyin üstünde güç yetirendir. 7. Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir. Onda hiçbir şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir. 49-15. Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Resulü'ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir. 11. İlahi Söz Ve Soruları, Söz Ve Soru Sahibi'ni Dikkate Alarak Değerlendirmek 3-71. Ey Kitap ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve siz de bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? 7-122. Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti de) onlar: “Evet (Rabbimizsin), şahit olduk” demişlerdi. (Bunun nedeni,) Kıyamet günü: “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. 10-60. Allah'a karşı yalan yere iftira uyduranların kıyamet günü (kendi durumlarına ilişkin) zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. 20-17. “Sağ elindeki nedir ey Musa?” 20-83. “Seni kavminden çarçabuk ayrılmaya iten nedir ey Musa?” 37-85. (Allah) Dedi ki: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa (gerçekten) yüksekte olanlardan mı oldun?” 61-2. Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz? 82-6. Ey insan, “üstün kerem sahibi” olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? 12. İlahi Hükümleri Dünyevi Değil, Öncelikle Uhrevi Maslahata Göre Değerlendirmek 2-214. Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali, (sizin de) başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, en sonunda peygamber ve beraberindeki müminler: Allah’ın yardımı ne zaman? dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır. 3-140. Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. Biz bu günleri insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, iman edenleri belirtip ayırması ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez. 141. (Yine bu) Allah'ın, iman edenleri arındırması ve küfre sapanları yok etmesi içindir 142. Yoksa siz, Allah, içinizden cihat edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? 3-157. Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, sizin için Allah'ın bir bağışlama ve rahmeti, onların (dünyada kalıp) toplayacakları bütün şeylerden daha hayırlıdır. 4-66. Eğer gerçekten biz, onlara: “Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve sağlamlık bakımından daha güçlü olurdu. 67. Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik. 8-67. Hiçbir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 14-12. “Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yollarımızı O göstermiştir. Ve elbette bize yapmakta olduğunuz işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler, Allah'a tevekkül etmelidirler.” 16-110. Sonra gerçekten senin Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihat edip sabredenlerin (destekçisidir). Hiç şüphesiz ki senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. 22-35. Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; onlar, kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir. 22-40. Onlar, yalnızca: “Rabbimiz Allah'tır” demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmıyla bir kısmını defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. 13. Geçmiş Ve Gelecekten Haber Veren İlahi Vahyin Evrenselliğini Anlamak 3-44. Bunlar gayb haberlerindendir; bunları sana vahy ediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin. 6-4. Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin, mutlaka ondan yüz çevirirler. 5. Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar; fakat alaya almakta olduklarının haberleri onlara gelecektir. 6-67. Her bir haber için “kararlaştırılmış bir zaman (müstakar)” vardır. Siz de bileceksiniz. 14-48. Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek ve Kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkacaklardır. 21-10. Andolsun, size, (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de akletmiyor musunuz? 38-87. “O (Kur’an), alemler için yalnızca bir zikirdir.” 88. “Gerçekten onun haberini bir zaman sonra öğreneceksiniz.” 39-6. Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra da ondan kendi eşini var etti ve sizin için sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarından, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk de O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? 39-71. Küfredenler cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, onun kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: “Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyarıp-korkutan peygamberler gelmedi mi?” Onlar “Evet” derler, lakin azap kelimesi kafirlerin üzerine hak olmuştur. 83-13. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: Geçmişlerin uydurma-masallarıdır dedi. 14. Hayır; onların kazanmakta oldukları (kötülükler), kalpleri üzerinde pas tutmuştur. 15. Hayır; gerçekten onlar, Rablerinden perdelenerek-yoksun tutulmuşlardır. 16. Sonra onlar, kuşkusuz cehenneme yollanacaklardır. 17. Sonra onlara; “İşte sizin yalanlamakta olduğunuz budur” denir. 14. İlahi Hükmün Değişmeyeceğini Ve Değiştirilemeyeceğini İdrak Etmek 6-34. Andolsun senden önce de peygamberler yalanlandı; onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi. 6-115. Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. 10-15. Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: “Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir.” De ki: “Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem, benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, kuşkusuz ben, büyük günün azabından korkarım.” 17-73. Onlar neredeyse, sana vahy ettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman da seni dost edineceklerdi. 74. Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, andolsun, sen onlara az bir şey (de olsa) eğilim gösterecektin. 75. Bu durumda, biz sana, hayatın da kat kat, ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra bize karşı bir yardımcı bulamazdın. 18-27. Sana Rabbinin Kitap'ından vahy edileni oku. Onun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın. 15. Kur'an-ı Kerim’i, Kesin Kanıt Olarak Kabul Etmek 2-2. Bu kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için de kılavuz olan bir Kitap'tır. 2-139. De ki: “O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz de sizindir. Biz, “katışıksız olarak” O'na bağlanmış (muhlis) olanlarız.” 140. Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah tarafından bildirilmiş bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.” 4-174. Ey insanlar, Rabbinizden size “kesin bir kanıt(burhan)” geldi ve size apaçık bir nur (olan Kur'an'ı) indirdik. 6-149. De ki: “En 'üstün ve apaçık' delil Allah'ındır. Eğer O dileseydi elbette tümünüzü hidayete yöneltip-iletirdi.” 17-105. Biz onu (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ve o hak olarak indi; seni de yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik. 21-24. Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: “Kesin-kanıt (burhan)ızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (Kitabı) ve benden öncekilerin de zikri.” Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çevirmektedirler. 23-117. Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa, artık onun hesabı Rabbinin katındadır. Şüphesiz küfredenler kurtuluşa eremezler. 25-33. Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım. 28-49. De ki: “Eğer doğruysanız, bu durumda Allah katında bu ikisinden(Musa'ya indirilen Tevrat ve bana indirilen Kur'an'dan) daha doğru olan bir kitap getirin de, ben de ona uymuş olayım. 50. Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'dan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Hiç şüphe yok Allah, zulmetmekte olan bir kavime hidayet vermez. 28-74. (Allah,) onlara sesleneceği gün: “Benim ortaklarım olarak öne sürdükleriniz nerede” der. 75. Her ümmetten bir şahit ayırıp çıkardık da: “Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin” dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak gerçekten Allah'ındır ve düzüp-uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. 35-40. De ki: “Allah'ın dışında tapmakta olduğunuz ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin, yeryüzünde neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde mi bir ortaklığı var?” Yoksa Biz onlara bir Kitap vermişiz de, ondan apaçık bir belge (bir delil) üzerinde mi bulunuyorlar? Hayır, zulmetmekte olanlar, birbirlerine aldatmadan başkasını va'detmiyorlar. 43-43. Şu halde sen, sana vahy edilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru olan bir yol üzerindesin. 16. Yaşanmayan Bilgilerin Zararlı Bir Yük Ve Vebal Olduğunu Dikkate Almak 2-120. Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: “Kuşkusuz doğru yol Allah'ın cömertliği dosdoğru yoludur.” Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutkularına) uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. 3-188. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmek isteyenleri (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak da sayma. Onlar için acıklı bir azap vardır. 7-175. Onlara, kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan da onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan oluvermişti. 176. Eğer biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o alçaklığa saplandı ve kendi nevasını (istek ve tutkularını) izledi. Onun durumu, üstüne varsan da, bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. Bu, ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu gibidir. Artık gerçek olan (bu) haberi onlara aktar. Umulur ki düşünürler. 39-9. Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umut eden (gibi) midir? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenle. bir olur mu? Hiç şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünmektedir.” 62-5. Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (hikmet ve hükümleriyle gereği gibi yaşayarak) taşımayanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalan saymakta olan kavmin durumu ne kadar kötüdür. Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez. 17. İlahi Hüküm Nefsimize Hoş Gelmese De, Hükmün Gereğini Yapmak Ve Hükme Sabretmek 2-216. Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırtır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 2-221. Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de-müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. 4-66. Eğer gerçekten biz, onlara: “Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve sağlamlık bakımından daha güçlü olurdu. 67. Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik. 68. Ve onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik. 4-77. Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz “bir hurma çekirdeğindeki ince bir iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız. 4-135. Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa adaleti ayakta tutan (hakim)ler, Allah için şahitler olun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara (onların hakkını korumaya) daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkularınıza uymayın. Eğer (sözü) eğip büker ya da (hakka şahitlikten) yüz çevirirseniz, (biliniz ki) Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. 37-100. “Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.” 101. Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. 102. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken görüyorum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.” 103. Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı; 104. Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik. 105. “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.” 106. Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. 107. Ve ona büyük bir kurbanı fidye verdik. 108. Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. 68-48. Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu. 49. Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşıp-yetişmeseydi, mutlaka kendisi yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı. 18. Kur'an-ı Kerim'e Uymak Ve Yaşamaya Çalışmak 2-170. Ne zaman onlara: “Allah'ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız derler. Ya ataları aklı ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler? 5-68. De ki: “Ey Kitap Ehli, Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiçbir şey üzerinde değilsiniz.” Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini arttıracaktır. Artık sen de kafirler topluluğuna karşı üzüntüye kapılma. 6-155. Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitaptır. Şu halde ona uyun ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz. 7-2. (Bu,) Bir Kitap'tır ki onunla uyarıp korkutman için ve mü'minlere bir öğüt üzere sana indirildi. Öyleyse bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. 3. Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz? 10-109. Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır. 31-21. Onlara; “Allah'ın indirdiklerine uyun” denildiğinde, derler ki; “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” Şayet şeytan onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (atalarına uyacaklar)? 39-55. Siz farkında olmayarak ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline tabi olun. 45-18. Sonra seni de bu emirden bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma. 19. Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı kesin olarak seni bağımsız kılamazlar. Hiç şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir. 57-16. İman etmekte olanların, Allah'ın ve haktan inmiş olanların zikri için kalplerinin “saygı dolu bir korku ile yumuşaması” zamanı gelmedi mı? Onlar, bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı. 19. İlahi Vahye Ters Düşmekten Sakınarak, Muttaki Olmak 2-2. Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için de kılavuz olan bir Kitap'tır. 10-106. Sana yararı da, zararı da olmayan Allah'tan başkalarına tapma. Eğer sen (bu emirlerin tersini) yapacak olursan, bu durumda muhakkak sen zulme sapanlardan olursun” (diye de emrolundum). 11-62. Dediler ki;“Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (fayda) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmamızdan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.” 63. Dedi ki: “Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerindeysem ve bana tarafından bir rahmet vermişse, bu durumda da Ona isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım edecektir? Şu halde kaybımı artırmaktan başka bana (hiçbir şey) sağlamayacaksınız. 18-14. Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve sabatı) rabdetmiştik; (Onlar) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dır; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun gerçeğin dışına çıkmış (saçmalamış) oluruz. 28-87. Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma. 45-18. Sonra seni de bu emirden bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma. 19. Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı kesin olarak seni bağımsız kılamazlar. Hiç şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir. 20. Kur'an İle Davet Etmek 6-19. De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarıp-korkutmam için bana şu Kur'an vahy edildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şehadet etmem.” De ki: “O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.” 7-2. (Bu,) Bir Kitap'tır ki onunla uyarıp korkutman için ve mü'minlere bir öğüt olmak üzere sana indirildi. Öyleyse bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. 14-52. İşte bu (Kur'an) uyarılıp-korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ) dır. 17-9. Şüphe yok ki bu Kur’an- en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. 20-2. Biz sana bu Kur'an'ı güçlük çekmen için indirmedik. 3. “İçi titreyerek korku duyanlara” ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik). 36-70. (Kur'an,) Diri olanları uyarıp-korkutmak ve küfre sapanların üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir). 46-29. Hani cinlerden bir kaçını, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman dediler ki: “Kulak verin;” sonra (dinleme işi) bitirilince de kendi kavimlerine (birer) uyarıcı-korkutucular olarak döndüler. 30. Dediler ki: “Ey kavmimiz, gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri de doğrulayan bir Kitap dinledik; hakka ve dosdoğru olan yola yöneltip-iletmektedir.” 50-45. Biz onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorba da değilsin; şu halde, Benim kesin uyarımdan korkanlara Kur'an ile öğüt ver. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.