İLAHİ KİTAPLARA KARŞI CAHİLİ YAKLAŞIMLAR
1. İlahi Kelamın, Beşer Sözü Olduğunu Zannetmek
2. Hakka Karşı Batıl İsnatta Bulunmak
3. Düşünerek Öğüt Almamak
4. Ayetleri Geçmişe Nisbet Etmek
5. Rabbani Hükme, Cahili Yaklaşımda Bulunmak
6. Vahye Karşı Kuşku Duymak
7. Hükmü Aleyhlerine Görerek Karşı Çıkmak
8. Hiçbir İlme Dayanmadan Tartışmak
9. Atalar Dinini Ve Gelenekleri, İlahi Hükme Tercih Etmek
10. Hükme Sırt Çevirmek
11. Hükmü İnkar Etmek Ve Yalanlamak
12. Hükümlerle Ve Ayetlerle Alay Etmek
13. Hükmü Gizlemek
14. Hükmü Ertelemeye Çalışmak
15. Hak Hükme, Batıl Yorum Getirmek
16. Kelime Ve Kavramları Tahrif Edecek Hükmü Çarpıtmaya Çalışmak
17. Hükmü Değiştirmeye Çalışmak
18. Allah'ın Hükmüyle Hükmetmemek Ve Hükmü Yaşamamak
19. Hükmü Unutmak
20. Kitap'ı Parçalara Ayırmak
21. Kitap'ı Terk Etmek 6-91. Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. De ki: “Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz Kitap'ı kim indirdi? (Bununla) Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” De ki: “Allah.” Sonra da onları bırak, içine “daldıkları saçma uğraşlarında” oyalanıp-dursunlar. 25-4. Küfre sapanlar dediler ki: “Bu (Kur an), olsa olsa ancak onun uydurduğu bir yalandır, onu kendisi düzüp uydurmuş ve ona başka bir topluluk da yardımda bulunmuştur.” Böylelikle onlar, hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler. 5. Ve dediler ki: “(Bu,) Geçmişlerin uydurduğu masallardır, bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır.” 36-15. Dediler ki: “Siz bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylemektesiniz.” 40-5. Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (bir çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi peygamberlerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, “batıla dayanarak” mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış? 74-18. Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tespit etti. 19. Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? 20. Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? 21. Sonra bir baktı. 22. Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti. 23. Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı. 24. Böylece: “Bu yalnızca “aktarılarak öğrenilen” bir büyüdür” dedi. 25. “Bu, bir beşer sözünden başkası değildir.” 6-7. Biz Kitap'ı üzerine yazılı bir kağıtta göndersek ve onlar ona elleriyle dokunsalar bile, küfredenler, tartışmasız; “Bu apaçık bir büyüden başkası değildir” derler. 10-76. Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: “Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür.” 77. Musa: “Size hak geldiğinde (böyle)mi söylersiniz? Bu, bir büyü müdür? Oysa büyücüler, kurtuluşa ermezler” dedi. 43-30. Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: “Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona kafir olanlarız” 46-7. Onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, o küfredenler kendilerine gelmiş olan hak için “Bu, apaçık bir büyüdür” dediler. 6-50. De ki: “Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam.” De ki: “Kör olanla, gören bir olur mu? Yinede düşünmeyecek misiniz?” 12-105. Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirip-giderler. 17-41- Andolsun, biz bu Kur'an'da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler diye, oysa bu, onların daha da uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. 25-73. Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onun üstünde sağır ve körler olarak kapanıp kalmayanlardır. 54-17. Andolsun biz Kur'an'ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? 54-22. Andolsun biz Kur'an'ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? 56-58. Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü? 59. Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı olanlar Biz miyiz? 60. Sizin aranızda ölümü takdir edenler Biziz ve Biz, önüne geçilecek olanlar değiliz; 61. (Yerinize) Benzerinizi getirip -değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde tekrar- inşa etme konusunda (da önümüze geçilemez). 62. Andolsun, ilk inşa (yaratma) yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi? 6-25. Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa Biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar hangi “apaçık-belgeyi” görseler yine ona inanmazlar. Öyle ki, o küfretmekte olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek: “Bu, öncekilerin uydurma-masallarından başka bir şey değildir” derler. 16-24. Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “Eskilerin uydurma-masalları” dediler. 25-5. Ve dediler ki: “(Bu,) Geçmişlerin uydurduğu masallardır, bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır.” 27-67. Küfre sapanlar dedi ki: “Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi dirilip-çıkartılacakmışız.” 68. “Andolsun, bu (dirilme ve azap tehdidi), bize ve daha önce atalarımıza da va'dolunmuştur. Bu, geçmişlerin uydurma masallarından başkası değildir.” 46-11. Küfretmekte olanlar, iman etmekte olanlar için dediler ki: “Eğer O (Kuran veya iman) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce ulaşamazlardı.” Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden: “Bu oldukça eski bir uydurmadır” diyecekler. 68-10. Durmaksızın yemin edip durana,aşağılık olana itaat etme, 11. Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan), 12. Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar, 13. Zorba-saygısız, sonra da kulağı kesik; 14. Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye, 15. Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: “(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır” diyen. 83-13. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman;”Geçmişlerin uydurma-masallarıdır” dedi. 6-124. Onlara ne zaman bir ayet gelse derler ki: “Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız.” Allah, elçiliği nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu, suçlu günahkarlara, kurdukları hileli düzenleri nedeniyle şiddetli bir azap ve Allah katında bir küçüklük isabet edecektir. 7-12. (Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde,seni secde etmekten engelleyen neydi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” 10-15. Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: “Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir.” De ki: “Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem, benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, kuşkusuz ben, büyük günün azabından korkarım.” 41-26. İnkar edenler dediler ki: “Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz.” 43-31. Ve dediler ki: “Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?” 46-11. Küfretmekte olanlar, iman etmekte olanlar için dediler ki: “Eğer O (Kur'an veya iman) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce ulaşamazlardı.” Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden: “Bu oldukça eski bir uydurmadır” diyecekler. 9-45. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp da kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. 11-62. Dediler ki: “Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (fayda) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmamızdan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.” 11-110. Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbin’den bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı. Gerçekten onlar, bundan (Kur'an' dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler. 22-55. Küfre sapanlar ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye ya da (kendileri için verimsiz) kısır bir günün azabı onlara yetişinceye kadar, ondan (Kur'an 'dan) yana devamlı şüphe içinde kalacaklardır. 38-8. “Zikir (Kur'an), içimizden ona mı indirildi?” Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır. 42-14. Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki “tecavüz ve haksızlık” dolayısıyla ayrılığa düştüler. Eğer senin Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Şüphesiz onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar ise, herhalde ona karşı kuşkulu bir tereddüt içindedirler. 57-14. (Münafıklar) Onlara seslenirler “Biz sizlerle birlikte değil miydik?” Derler ki: “Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, Allah’a ve İslama karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmış oldu.” 2-87. Andolsun, biz Musa'ya kitap verdik ve ardından peş peşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhul-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir peygamber nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz? 5-41. Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “İnandık” diyenler ile Yahudi'lerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına (haber toplamak için) kulak tutanlardır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, “Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının” derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık sen onun için Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette de onlar için büyük bir azap vardır. 5-70. Andolsun, Biz İsrail oğullarından kesin söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir peygamber geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler. 10-78. Onlar: “Siz ikiniz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan (bizleri) çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz” dediler. 24-48. Aralarında hükmetmesi için onlar Allah'a ve Rasulüne çağırıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir. 49. Eğer hak onların lehlerinde ise, ona boyun eğerek gelirler. 43-78. “Andolsun, Biz size hakkı getirdik, fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdendiniz”. 47-9. İşte böyle; çünkü onlar, Allah'ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler, bundan dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı. 63-4. Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları hoşuna gider. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) sanki onlar, dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Kuşkularından dolayı da) her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan sakın. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. 90-10. Biz ona “iki yol-iki amaç” gösterdik. 11. Ancak o, sarp olan yokuşa göğüs germedi. 12. Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir? 13. Bir boynu çözmek (bir köleye özgürlük vermek)tir; 14. Ya da açlık gününde doyurmaktır. 15. Yakın olan bir yetimi, 16. Veya sürünen bir yoksulu. 6-25. Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa Biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar hangi “apaçık-belgeyi” görseler yine ona inanmazlar. Öyle ki, o küfretmekte olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek: “Bu, öncekilerin uydurma-masallarından başka bir şey değildir” derler. 18-54. Andolsun, Biz bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır. 22-3. İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır-durur ve her azgın-kaypak şeytanının peşine düşer. 22-8. İnsanlardan kimi, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır-durur. 9. Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla“gururla salınıp-kasılarak”(bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona tattıracağız. 40-35. “Ki onlar, Allah'ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş ispatlı bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle damgalar.” 40-56. Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan ispatlı hiçbir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur. 42-16. O'na icabet olunduktan sonra, Allah hakkında (sözde) “deliller öne sürüp tartışanların” delilleri, Rableri katında geçersizdir. Onların üzerinde bir gazap vardır ve şiddetli azap onlar içindir. 42-18. Onda acele davrananlar, (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve gerçekten onun hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışmakta olanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler. 2-170. Ne zaman onlara: “Allah'ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız” derler. (Peki) Ya ataları aklı ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler? 5-104. Onlara: “Allah'ın indirdiğine ve peygambere gelin” denildiğinde, “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter” derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse?. 10-78. Onlar: “Siz ikiniz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan (bizleri) çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz” dediler. 23-24. Bunun üzerine, kavminden küfre sapmış önde gelenler dediler ki: “Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz.” 31-21. Onlara; “Allah'ın indirdiklerine uyun” denildiğinde, derler ki; “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız,” Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (atalarına uyacaklar)? 34-43. Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda: “Bu, sizi babalarınızın tapmakta oldukları (ilahları)ndan alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir” dediler. 3-23. Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah'ın Kitap'ı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenlerdir. 18-57. Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle-hatırlatıldığı zaman, onlara sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, onların kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik) kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. 31-6. İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiçbir bilgiye dayanmaksızın, Allah'ın yolundan saptırmak için sözün “'boş ve amaçsız olanını” satın almaktadırlar ve onu bir eğlence konusu edinmektedirler. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır. 7. Ona ayetlerimiz okunduğunda, sanki onları işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi, büyüklük taslayarak (müstekbirce) sırtını çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver. 32-22. Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten Biz, suçlu-günahkarlardan intikam alıcılarız. 36-46. Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin, mutlaka ondan yüz çeviricidirler. 38-67. De ki: “Bu (Kur'an) büyük bir haberdir.” 68. Sizler ise, ondan yüz çeviriyorsunuz. 43-36. Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, biz, bir şeytana onun “üzerini kabukla bağlattırırız” artık bu (şeytan), onun yakın bir dostudur. 46-3. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir süre) olarak yarattık. Küfredenler ise uyarılıp-korkutuldukları şeyden yüz çevirmekte olanlardır. 71-5. Dedi ki: “Rabbim, gerçekten ben kavmimi gece ve gündüz davet edip durdum.” 6.“Fakat benim davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı.” 7.“Doğrusu ben, Sen'in onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.” 3-70. Ey Kitap ehli, bilip-gördüğünüz halde” ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? 71. Ey Kitap ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve siz de bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? 72. Kitap ehlinden bir bölümü dedi ki: “İman edenlerin üzerine inene, gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise inkar edin. Belki onlar da dönerler.” 10-39. Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine de henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulme sapanların nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak. 14-9. Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri onlara apaçık belgelerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına ittiler ve dediler ki: “Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkar ettik ve bizi kendisine çağırmakta olduğunuz şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.” 27-84. Nihayet geldikleri zaman, (Allah) der ki: “Siz Benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?” 29-47. İşte Biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (puta tapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. Küfre sapanlardan başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez. 29-49. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmetmekte olanlardan başkası, Bizim ayetlerimizi inkar etmez. 31-32. Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na “halis kılan gönülden bağlılar” olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp-kurtarınca, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar, nankör olandan başkası inkar etmez. 45-11. İşte bu (Kur'an) bir hidayettir. Rablerinin ayetlerini inkar edenler ise, onlar için iğrenç ve acıklı bir azap vardır. 67-9. Onlar: “Evet.Bize gerçekten bir uyarıcı-korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir şaşkınlık (ve sapıklık) içindesiniz, dedik.” derler. 10. Ve derler ki: “Eğer dinlemiş olsaydık, ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık.” 75-31. Fakat o, ne doğrulamış, ne de namaz kılmıştı. 32. Ancak o, yalanlamış ve yüz çevirmişti. 33. Sonra da çalım satarak yakınlarına gitmişti. 78-27. Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı. 28. Bizim ayetlerimizi de yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı. 2-14. İman edenlerle karşılaştıkları zaman “İman ettik” derler, şeytanlarıyla (azgınlarla) baş başa kaldıklarında ise “Hiç kuşkusuz sizinle beraberiz, biz (onlarla) sadece alay edicileriz” derler. 4-140. O, size Kitap'ta: “Allah'ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların da, kafirlerin de tümünü cehennemde toplayacak olandır. 6-4. Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin, mutlaka ondan yüz çevirirler. 5. Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar; fakat alaya almakta olduklarının haberleri onlara gelecektir. 6-68. Ayetlerimiz konusunda “alaylı tartışmalara dalanlar” -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırladıktan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma. 9-65. Onlara sorarsan, andolsun: “Biz dalmış, oyalanıyorduk” derler. De ki: “Allah ile, O'nun ayetleriyle ve Resulüyle mi alay etmekteydiniz?” 18-56. Biz peygamberleri, müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmak dışında (başka bir amaçla) göndermemekteyiz. Küfre-sapanlar ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele etmektedirler. Onlar Ben'im ayetlerimi ve uyarılıp-korkutuldukları (azabı) alay-konusu edindiler. 18-106. İşte, inkar ettikleri, ayetlerimi ve peygamberlerimi alay konusu edindikleri için onların cezası cehennemdir. 30-10. Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah'ın ayetlerini yalan saymaları ve onları alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu. 37-12. Sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. 13. Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. 14. Bir ayet (mucize) gördüklerinde de alay konusu edinip eğleniyorlar. 15. “Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir” dediler. 43-46. Andolsun, Biz Musa'yı Firavun'a ve onun “önde gelen çevresine” ayetlerimizle gönderdik. O da, dedi ki: “Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin elçisiyim.” 47. Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar. 45-8. Kendisine Allah'ın ayetleri okunurken işitir, sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki onları işitmemiş gibi ısrar eder. Artık sen onu acıklı bir azapla müjdele. 9. Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onu alay konusu edinir. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır. 45-34. Denildi ki: “Bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur.” 35. “Bunun nedeni de şudur: Çünkü sız Allah’ın ayetlerim alay konusu edindiniz; dünya hayatı da sizi aldattı.” Böylece ne oradan (ateşten) çıkarılırlar, ne de (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilir. 2-41. Yanınızda olanı doğrulayıcı olarak indirdiğime iman edin, onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimi az bir değer karşılığında değişmeyin. Yalnız Ben'den korkun. 42. Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. 2-140. Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah tarafından bildirilmiş bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.” 2-159. Apaçık belgelerle indirdiklerimizi ve insanlar için Kitap'ta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de lanet ediciler lanet eder. 2-174. Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir karşılığı) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah da kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir azap da vardır. 175. Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar. 3-71. Ey Kitap ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve siz de bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? 3-187. Hani kendilerine Kitap verilenlerden: “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz” diye kesin söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür. 5-15. Ey Kitap Ehli, Kitap'tan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap da geldi. 4-77. Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin” denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz “bir hurma çekirdeğindeki ince bir iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız. 14-44. Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: “Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Sen'in çağrına cevap verelim ve peygamberlere uyalım.” Oysa daha önce, kendiniz için hiçbir son bulma yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz? 57-16. İman etmekte olanların, Allah'ın ve haktan inmiş olanların zikri için kalplerinin “saygı dolu bir korku ile yumuşaması” zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı. 17. Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermektedir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık. 63-10. Sizden birinize ölüm gelip de; “Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirse, ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam” demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır. 7-20. Şeytan, kendilerinden “örtülüp gizlenen çirkin yerlerini” açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.” 18-21. Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları bulanlar) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: “Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir.” Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: “Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız” dediler. 22. (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: “Üç'tüler, onların dördüncüsü de köpekleridir.” Ve “Beş'tiler onların altıncısı köpekleridir” diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. Yedi'dirler, onların sekizincisi de köpekleridir” diyecekler. De ki: “Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında da kimse bilemez.” Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma. 4-46. Kimi yahudiler, kelimeleri “konuldukları yerlerden” saptırırlar ve dillerini de eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: “Dinledik ve karşı geldik. İşit-işitmez olası- ve “Raina” (bizi güt, bize bak)” derler. Eğer onlar: “İşittik ve itaat ettik, sen de İşit ve “Unzuma” (Bizi gözet) deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar az bir bölümü dışında inanmazlar. 5-13. Sözlerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuturlar. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever. 5-41. Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “inandık” diyenler ile Yahudi'lerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına (haber toplamak için) kulak tutanlardır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, “Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının” derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık sen onun için Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette de onlar için büyük bir azap vardır. 7-86. “O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoyarak ve onda çarpıklık arayarak, (böyle) her yolun başında oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken, O sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın.” 7-162. Onlardan zulme sapanlar, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulme sapmaları dolayısıyla gökten “iğrenç bir azap” indirdik. 11-19. Bunlar, Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti de tanımayanlardır. 14-3. Onlar, dünya hayatını ahirete karşı severler, Allah'ın yolundan engelleyip, onda çarpıklık ararlar. İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler. 41-40. Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O, yapmakta olduklarınızı gerçekten görendir. sürekli tersyüz eden, günaha düşkün olan herkesin vay haline. 2-59. Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de yoldan çıkmalarından dolayı zalimlere gökten azap indirdik 2-75. Siz, onların (yahudilerin) size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı. 7-162. Onlardan zulme sapanlar, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulme sapmaları dolayısıyla gökten “iğrenç bir azap” indirdik. 10-15. Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya onu değiştir. De ki:. “Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem, benim için olacak şey değildir. Ben. yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbîme isyan edersem, kuşkusuz ben, büyük günün azabından korkarım.” 48-15. Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: “Bizi bırakında sizi izleyelim.” Onlar, Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: “Siz, kesin olarak bizim izimizden gelmezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu. Bunun üzerine: Hayır, bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayanlardır. 23- Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah'ın Kitab'ı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenlerdir. 24. Bu, onların: “Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür. 5-44. Gerçek şu ki, biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi) Öyleyse insanlardan korkmayın, Ben'den korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır. 45. Biz onda, onların üzerine yazdık: Can'a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır. 46. Önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı onların izlerine (peygamberler zincirine) ekledik ve ona, -içinde hidayet ve nur olarak- önündeki Tevrat'tan olanı doğrulayan ve muttakiler için hidayet ve öğüt olan İncil'i verdik. 47. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır. 62-5. Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (hikmet ve hükümleriyle gereği gibi yaşayarak) taşımayanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalan saymakta olan kavmin durumu ne kadar kötüdür. Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez. 6-44. Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onların üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Öyle ki kendilerine verilen şeylerle “sevince kapılıp şımarınca” onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar, umutları suya düşenler oldular. 7-51. Onlar, dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bizim ayetlerimizi “yok sayarak tanımadıkları” ve bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları gibi, Biz de bugün onları unutacağız.” 7-165. Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ise, Biz de kötülükten sakındıranları kurtardık. Zulme sapanları yaptıkları fısk dolayısıyla pek zorlu bir azap ile yakalayıverdik. 20-126. (Allah da) Der ki: “İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın.” 23-110. “Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki (bu davranışınız) size Benim zikrimi unutturdu, (çünkü) siz onlara gülüp duruyordunuz.” 25-17. Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bir araya getirip toplayacağı ve: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendilerimi yolu sapıttılar” diyeceği gün; 18. Derler ki: Sen yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını Sen meta verip-yararlandırdın, Öyle ki (Senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.” 58-19. Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle de onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. 2-84. Hani sizden“Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın” diye kesin söz almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hala da (buna) şahitlik etmektesiniz. 85. Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor, günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde de onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir. 86. İşte bunlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım da edilmez. 6-91. Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. De ki: “Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz Kitab'ı kim indirdi? (Bununla) Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” De ki: “Allah.” Sonra da onları bırak, içine “daldıkları saçma uğraşlarında” oyalanıp- dursunlar. 15-90. Parça ayırıcılarına indirdiğimiz gibi, 91. Ki onlar Kur'an'ı parça-parça kıldılar. 23-53. Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde parçalayıp-bölündüler; her bir grup, kendi ellerindeki olanla yetinip-sevinmektedîr. 54. Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi şaşkınca sapıklıkları içinde bırakıver. 2-101. Ne zaman onlara Allah katından yanlarındakini doğrulayan bir peygamber gelse, kendilerine Kitap verilenlerden bir fırka, sanki kendileri hiç bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitap'ını arkalarına attılar. 3-23. Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah'ın Kitap'ı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenlerdir. 3-187. Hani kendilerine Kitap verilenlerden: “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz” diye kesin söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür. 25-27. O gün, zulme sapan, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: Ah keşke peygamberle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,” 28. “Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. 29. “Çünkü o, gerçekten bana gelmiş bulunduktan sonra beni zikirden (Kur'an'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı “yapayalnız ve yardımsız” bırakandır.” 30. Ve peygamber dedi ki: Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.” |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.