☝📖İbrahimi ﷺ Muhammedi ﷺ Hanif İslam📖☝﷽𐰃𐰠𐰯☝📖المحمدية☝Muhammediyye📖☝𐰃𐰠𐰯༺الله أكبر ༻

☝المحمدية☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي 📖 علي الكتاب و السنة☝

Online Arapça Dersleri Video İzle,Arapça Sarf,Arapça Nahiv Video,Arapça Dilbilgisi Video,Online Arapça dilbilgisi Dersleri,islami ilimler,Kuran tefsiri video izle,islami dini sohbet izle,İslami sorular cevaplar,Muhammediyiz-Arapça Dersleri Temel İslami İlimler-Arapça Dersleri,Online Arapça Dersleri Video,İslami ilimler Video Dersleri,

Kur'anda Yanlış Veya Eksik Telakkiden Kaçınarak Allah'ı Bilmek

☝https://www.muhammediyye.org/
📖-المحمية علي الكتاب و السنة الصحيحة-📖

ALLAH (C.C.) KARŞI RABBANİ YAKLAŞIMLAR

 

1. Yanlış Veya Eksik Telakkiden Kaçınarak Allah'ı Bilmek

 

 2-259. Ya da altı üstüne gelmiş, ıpıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi? O) demişti ki: “Allah,    burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?” Bu­nun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. Demişti ki: “Ne kadar kaldın?” O: “Bir gün veya bir günden az kaldım” demişti. (Allah ona:) “Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içece­ğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz, son­ra da onlara et giydiriyoruz?” demişti. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra demişti ki; “(Şimdi) Öğreniyorum ki gerçekten Allah, her şeye güç yetirendir.”

5-116. Allah: “Ey Meryem oğlu İsa, insan­lara Allah'ı bırakarak, beni ve annemi iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?” dedi­ğinde: “Seni tenzih ederim, hakkım olma­yan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen.”

6-3. Göklerde ve yerde Allah O'dur. Giz­linizi ve açığınızı bilir; kazanmakta olduklarınızı da bilir.

6-75. Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve ye­rin melekutunu (hükümranlığını) gösteriyorduk.

76. Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: “Bu (muymuş) benim Rabbim?” Fakat (yıldız) kayboluverince: “Ben kaybolup-gidenleri sevmem” demişti.

77. Ardından Ay'ı, (et­rafa aydınlık saçarak) doğar görünce: “Bu (muymuş) benim Rabbim?” demiş, fakat o da kayboluverince: “Andolsun, eğer Rab­bim beni doğru yola eriştirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum” demişti,

78. Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: “İşte bu (muy­muş) benim Rabbim, bu en büyük” demişti. Ama o da kayboluverince, kav­mine demişti ki: “Ey kavmim, tartışmasız ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.

79. “Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri ya­ratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim.”

6-103. Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır.

7-54. Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra da arşı is­tiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güne­şe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.

7-143. Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi de onunla konuşunca: “Rabbim, bana göster, Seni göreyim” dedi. (Allah) “Beni asla göremezsin. Ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin.” Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti, Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: “Sen ne yücesin (Rabbim). Sana tevbe et­tim ve ben iman edenlerin ilkiyim” dedi.

7-172. Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti de) onlar: “Evet (Rabbimizsin), şahit ol­duk” demişlerdi. (Bunun nedeni) Kıyamet günü: “Biz bundan habersizdik” dememe­niz içindir.

7-180. İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde “eğriliğe (şirk ve inkara) sapan­ları” bırakın. (Onlar) Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.

8-2. Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Al­lah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.

19-64. Biz (elçiler), ancak Rabbinin em­riyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bun­lar arasında olan her şey O'nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.

65. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı oldu­ğunu biliyor musun?

19-88. “Rahman çocuk edinmiştir” dedi­ler.

89. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.

90. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça ola­cak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp-göçüverecekti.

91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı).

21-23. O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.

21-87. Balık sahibi (Zünnun yani Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: “Senden başka ilah yoktur, Sen yücesin, gerçekten de ben zulmedenler­den oldum” diye çağrıda bulunmuştu.

88. Bunun üzerine çağrısına cevap verdik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz, iman edenleri böyle kurtarırız.

26-75. (İbrahim) Dedi ki:  “Şimdi, neye tapmakta olduklarınızı gördünüz mü?

76. Hem siz, hem de eski atalarınız?”

77. İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç”

78. Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;” 

79. “Bana   yediren ve içiren O'dur;”

80. “Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;”

81. “Beni öldürecek,sonra diriltecek olan da O'dur;”

82. “Din (ceza) günü  hatalarımı bağışlayacağını ummakta olduğum da O'dur;”

30-27. Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

32-12. Suçlu-günahkarları, Rableri hu­zurunda başlan öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bil­giyle inananlarız” (diye yalvaracakları za­manı) bir görsen.

37-4. Hiç tartışmasız, sizin ilahınız gerçekten birdir.

5. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi'dir, doğuların da Rabbi'dir.

39-67. Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer bütünüyle O'nun avucu (kapzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, onların şirk koşmakta olduklarından münezzeh ve yücedir.

43-81. De ki: “Eğer Rahman (olan Allah)ın çocuğu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum.

82. Göklerin ve yerin Rab­bi, Arş’ın Rabbi (olan Allah), onların nite­lendirmekte olduklarından yücedir.

58-7. Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü   gerçekten   bilmekte   olduğunu   görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli   toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan  üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra  yapmakta olduklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Hiç şüphe yok, Allah her şeyi bilendir.

59-22. O Allah ki O'ndan başka ilah yok tur. Gaybı (görünmeyen olanı) da, görüneni de bilendir. Rahman ve Rahim olan o dur.

23. O,Allah ki  O’ndan başka ilah yoktur. Melik'tir (bütün mülkün sahibidir); Kuddüs'tur; Selamdır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbirdir. Allah (müşriklerin) şirk koşmakta olduklarından çok yücedir.

24. O Allah ki yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, “şekil ve suret” verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O Aziz ve Hakimdir.

112-1. De ki; O Allah birdir.

2. Allah Samed’dir (her şey ona muhtaçtır, O hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).

3. O, doğurmamış ve doğurulmamıştır.

4. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.

 

2. Allah'a Ve Allah'ın Vaadine İman Etmek

 

3-9. “Rabbimiz,   kendisinde   şüphe   olmayan bir günde insanları muhakkak Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va'dinden dönmez.”

3-139. Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.                                                                   

4-122. İman edip de salih amellerde bulu­nanlar, Biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere  sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?

5-9. Allah, iman edenlere ve salih amel­lerde bulunanlara va'detmiştir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.

7-44. Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: “Biz Rabbimizin va'dettiğini gerçek olarak bulduk; siz de Rabbinizin  va'dettiğini gerçek olarak buldunuz mu?” Onlar da: “Evet” derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: “Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.”

9-40. Siz ona (peygambere) yardım et­mezseniz, Allah ona  yardım etmiştir. Hani  kafirler ikiden biri  olarak  onu  (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında   arkadaşına   şöyle  diyordu: “Hüzne  kapılma,   elbette  Allah  bizimle beraberdir.” Böylece Allah ona 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, küfre sapanların da kelimesini (küfür çağrılarını) alçaltmıştı. Allah'ın  kelimesi  ise,  yüce olandır. Allah  üstün  ve  güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

9-111. Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın  almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine hak olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ah­dine  vefa  gösterecek olan kimdir? Şu halde  yaptığınız  bu alış-verişten  dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte “büyük kurtuluş ve mutluluk” budur.

10-4. Sizin tümünüzün dönüşü O'nadır. Allah'ın va'di bir gerçektir. İman edip sa­lih amellerde bulunanlara, adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan (ilkin yaratan) sonra onu iade edecek olan O'dur. Küfredenler ise, küfre sapmaları dolayısıyla, onlar için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır.,

10-55. Haberin olsun; göktekilerin ve yerdekilerin tümü Allah'ındır, Haberin olsun; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; ancak on­ların çoğu bilmezler.

14-22. İş hükme bağlanıp-bitince; şeytan der ki: “Doğrusu Allah, size gerçek olanı va'detti, ben de size vaadde bulundum, fa­kat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanı­mamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acıklı bir azap vardır.”

19-61. Adn cennetleri  (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) kendi kullarına gaybtan va'detmiştir. Şüphe yok, O'nun va'di yerine gelecektir.

24-55. Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç Şüphesiz onlardan öncekileri  nasıl “güç ve iktidar sahibi” kıldıysa, onları da yeryüzünde “güç ve iktidar sahibi” kılacak, kendileri  için  seçip  beğendiği  dinlerini  kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiç bir şeyi ortak koş­mazlar. Kim ki bundan sonra küfre sa­parsa, işte onlar fasık olanlardır.

33-9. Ey İman edenler, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece Biz de onların üzerine, bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yapmakta ol­duklarınızı görendir.

10. Hani onlar, size hem  üstünüzden,  hem  alt tarafınızdan gelmişlerdi;  gözler de  kaymış,  yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında da (birtakım) zanlarda bulunu­yordunuz.

11. İşte orada, iman etmekte olanlar, denemeden geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıyla  sarsıntıya  uğratılmışlardı.

12. Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey va'detmedi” diyorlardı.

33-22. Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: “Bu Allah'ın ve Resulü'nün bize va'dettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir.” Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttır­mış oldu.

35-5. Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın vadi haktır; öyle ise dünya hayatı sızı aldatmasın ve aldatıcıda, sizi Allah ile (Allah'ın atfını ve affını kullanarak) al­datmasın.

39-73. Râblerinden korkup-sakınanlar da.  cennete bölük bölük sevk edildiler. Sonun da oraya geldikleri zaman, onun kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: “Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.”              

74. (Onlar da) Dediler ki: “Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklıyabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.”

40-55. Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın va'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.

45-32. “Gerçekten Allah'ın va'di haktır, kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur” de­nildiği zaman, siz: “Kıyamet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan(ve tahmin)de bulunup zannediyoruz; biz kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz” demiştiniz.

 

3. Her Yerde Ve Her Şeyde Allah'a Muhtaç Olmak

 

 28-23. Medyen suyuna vardığı zaman, on­dan su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanlarını suya götürmekten) sakınan iki kadın buldu. Dedi ki: Bu durumunuz ne? (Onlar) “Çobanlar   sürülerini   sulamadıkça,   biz sürülerimizi sulayamayız; babamız da yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır” dediler.

24. Hemen onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek “Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım” dedi.

35-15. Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, / aniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır.

56. Ben, cinleri de, insanları da, yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.

57. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum ve Ben onların beni doyurup-beslemelerini  de  istemiyorum. 

58. Hiç  şüphesiz rızık veren, O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır.

92-8. Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse

9. Ve en güzel olanı da yalan sayarsa,

10. Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız.

96-6. Hayır! Gerçekten insan azar.

7. Kendini müstağni (muhtaç olmayan bir bağımsız olarak) gördüğünden.

112-2. Allah Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, O hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).

 

4. “Mülk Allah'ındır Gerçeğini Bilmek

 

2-107. (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Ve sizin Allah'tan başka veliniz de, yardımcınız da yoktur.

3-26. De ki: “Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin.”

27. “Geceyi gündüze bağlayıp katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; di­riyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin.”

3-189. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ın­dır. Allah, her şeye güç yetirendir.

4-53. Yoksa onların mülkten bir payları mı var? Eğer böyle olsaydı, insanlara “çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomur­cuğu” bile vermezlerdi.

5-120. Göklerin, yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Allah'ındır. O, her şeye güç yetirendir.

6-73. O, gökleri ve yeri hak olarak yara­tandır. O'nun “Ol” deyiverdiği gün (her şey) oluverir,  O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı (görünmeyen olanı) da, görüneni de bilen­dir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır.

7-158. De ki: “Ey insanlar, ben Allah'ın si­zin hepinize gönderdiği bir elçisiyim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ,ve ümmi pey­gamberine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki hidayete ermiş olursunuz.”

14-2. O Allah ki, göklerde ve yerde ne  varsa O'nundur. Şiddetli azap dolayısıyla vay küfre sapanlara.

16-75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafı­mızdan kendisine güzel bir rızık verdiği­miz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler.

21-19. Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur, O'nun yanında olanlar, O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve onlar yorgunluk da duymazlar.

23-88. De ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Her şeyin melekutu (mülk ve yönetimi) ki­min elindedir? Ki O, koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor.”

24-42. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır ve dönüş yalnızca O'nadır.

25-2. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir, O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış,  ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.

25-25. Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün;

26. İşte o gün, gerçek mülk, Rah­man (olan Allah)ındır. Küfredenler için de oldukça zorlu bir gündür.

35-13. (Allah,) Geceyi gündüze bağlayıp katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süre olarak akıp git­mektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koy­an) Allah, sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka tapmakta olduklarınız ise, “bir çekirdeğin incecik zarına” bile ma­lik olamazlar.

38-10. Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse, sebepler içerisinde (göğe) yükselsinler (de hükümranlıklarını göstersinler!)

40-16. O gün onlar, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah onlara sorar ve cevabını verir:)  “Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır.”

43-85. Göklerin, yerin ve ikisi arasında mülkü kendisinin olan ne  yücedir. Kıyamet-saatinin  ilmi O'nun katındadır ve siz O'na döndürüle­ceksiniz.

57-5. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. (Sonunda bütün) işler Allah'a döndürülür. 

     

5. Her Başarıyı, Her Nimeti Allah'tan Bilmek Ve Allah'a Şükretmek

 

2-172. Ey iman edenler size rızık olarak  verdiklerimizin  temiz  olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin.

4-35. (Kadın ile kocanın)Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz Allah, bi­lendir, haberdar olandır.

4-147. Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azap etsin? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir.

11-88. Dedi ki: “Ey kavmim, eğer ben Rabbimden apaçıkbir belge  üzerinde isem ve O da beni kendisinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa, buna ne dersiniz? Ben, size yasakladığım şeylerde (aksini yaparak) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnız­ca ıslah etmektir. Benim başarım, ancak Allah iledir. Sadece O'na tevekkül ettim ve sadece O'na yönelirim.”

12-53. (Yine de) Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü gerçekten nefis -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gü­cüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz be­nim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir.”

14-7. “Rabbiniz şöyle duyurmuştu: Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun eğer küfrederseniz, hiç şüphesiz Benim azabım pek şiddet­lidir.”

14-34. Ve size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsa­nız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.

16-78. Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.

16-114. Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olarak yiyin; eğer O'na kulluk etmekteyseniz Al­lah'ın nimetine şükredin.

23-28. “Böylece sen, beraberinde olanlarla gemiye bindiğinde o zaman de ki: “Bizi o zulmeden kavimden kurtaran Allah'a hamdolsun

23-78. O, sizin için kulakları, gözleri gönülleri inşa edendir; ne kadar az şükrediyorsunuz.                                                 

25-62. O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler, ya da şükretmek isteyenler için.

27-18. Nihayet karınca vadisine gel­diklerinde, bir dişi karınca dedi ki: “Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza gi­rin, Süleyman ve orduları, farkında ol­maksızın sizi kırıp-geçmesin.

19. (Süley­man) Onun bu sözü üzerine gülerek te­bessüm etti ve dedi ki: “Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükret­memi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et ve beni rah­metinle salih kullarının arasına kat.”

31-12. Andolsun, Biz Lokman'a “Allah'a şükret” diye hikmet verdik. Kim şükreder­se, artık o, kendi nefsi lehine şükreder. Kim de küfre saparsa, artık hiç şüphesiz, (Allah,) Gani (hiç kimseye ve hiçbir şeye) muhtaç olmayan)dır,  Hamid (Hamd da yalnızca O'na ait)dir.

32-9. Sonra da onu “düzeltip bir biçime soktu” ve ona ruhundan üfledi. Sizin içinde kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Ne kadar az şükrediyorsunuz?

34-13. Ona dilediği şekilde kaleler, hey­keller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı, “Ey Davud ailesi şükrederek çalışın.” Kul­larımdan şükretmekte olanlar azdır.

42-32. Denizde yüksek dağlar gibi sey­retmekte olan gemiler O'nun ayetlerindendir.

 33. Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onlar da onun üzerinde kalakalırlar. Hiç şüphe yok, bunda çok sabreden,  çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır.

43-12. Ki O, bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan binece­ğiniz şeyleri de var etti.

13. Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra onlara binip-doğrulduğunuz zaman da, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: “Bize, bunları boyun eğdiren (Allah) ne yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık” demeniz için.

48-1. Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik.

55-30. Şu halde Rabbinizin hangi nimet­lerini yalan sayabiliyorsunuz?

56-57. Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?

58. Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?

59. Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı olanlar Biz miyiz?

60. Sizin aranızda ölümü takdir edenler Biziz ve Biz, önüne geçilecek olanlar değiliz;

61. (Yerinize) Benzerinizi getirip -değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde tekrar- inşa etme konusunda (da önümüze geçilemez)

62. Andolsun, ilk inşa (yaratma) yi bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?

63. Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?

64. Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirmekte olanlar Biz miyiz?

65. Eğer dilemiş olsaydık gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.

66. (Şöyle de sızlanırdınız:) “Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip zorlandık,”

67. “Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.”

68. Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?

69. Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz yoksa indirmekte olanlar Biz miyiz?

70. Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; o halde şükretmeniz gerekmez mı?

71. Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?

72. Onun ağacını sizler mi inşa edip-yarattınız, yoksa onu inşa edip-yaratanlar Biz miyiz?

73. Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem de ihti­yacı olanlara bir meta kıldık.

74. Şu halde Rabbini büyük ismiyle tesbih et.

67-23. De ki:“Sizi inşa edip yaratan, size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne“kadar az şükrediyorsunuz?”

76-2. Hiç şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu denemekteyiz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

3. Biz ona yol gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur, ya da nankör.

92-5. Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa,     

6. Ve en güzel olanı doğrularsa

7. Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız.

110-1. Allah'ın yardımı ve fetih geldiği za­man,

2. Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde,

3. Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.                                                                

 

6. Her Hayrı Allah'tan Bilmek Ve O'ndan Beklemek

 

4-79. Sana iyilikten her ne gelirse Allah' tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir pey­gamber olarak gönderdik; şahit olarak Allah yeter.

6-17. Şayet Allah sana bir zarar dokundu­racak olursa, O'ndan başka bunu gidere­cek yoktur. Sana bir iyilik de dokundu­racak olursa Bunu da giderecek yoktur). O, her şeye güç yetirendir.

6-63. De ki: “Siz (açıktan ve) gizliden giz­liye “Andolsun bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz” diye O'na yalvararak dua ettiğinizde, sizi ka­ranın ve denizin karanlıklarından kim kur­tarmaktadır?”

64. De ki: “Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız.”

65. De ki: “O, size üstünüzden ya da ayaklarını­zın altından azap göndermeye veya sizi parça parça birbirinize kırdırıp, kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya güç yeti­rendir.” Bak, iyice kavrayıp-anlamaları için ayetleri nasıl çeşitli biçimlerde açıkla­maktayız?

10-107. Allah sana bir zarar dokundu­racak olursa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isa­bet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.

22-37. Onların etleri ve kanları kesin ola­rak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.           

 28-23. Medyen suyuna vardığı zaman, ondan su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanlarını  suya götürmekten) sakınan iki kadın bulduDedi ki: “Bu durumunuz ne?” (Onlar) “Çobanlar   sürülerini sulamadıkça sürülerimizi sulayamayız; babamız da yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır.” dediler.

24. Hemen onların sürülerini suladı, sonra yine  gölgeye çekilerek “Rabbim, doğrusu bana   indirdiğin her hayra muhtacım” dedi.

35-2. Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak olan yoktur; her neyi de kısar-tutarsa, artık onu da ondan sonra salıverecek olan yoktur. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.[5]

 

7. Allah'tan Ve Allah'ın Rahmetinden Umut Kesmemek

 

4-104. (Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız  şüphesiz onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz, onların umut  etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

7-56. Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti, iyilik yapanlara pek yakındır.

12-87.“Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez.”                              

15-53. Dediler ki: “Korkma, biz sana bil­gin bir çocuk müjdelemekteyiz.”

54. Dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdele­mektesiniz?”

55. Dediler ki: “Seni gerçek­le müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma.”

56. Dedi ki: “Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?”

20-122. Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.

123. Dedi ki: “Bir kısmınız bir kısmınıza düşman ola­rak hepiniz oradan inin. Size Ben'den bir yol gösterici gelecektir; artık kim Ben'im hidayetime uyarsa o şaşırıp-sapmaz ve umutsuz da olmaz.”

21-89. Zekeriyya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın.”

90. Onun çağrısına da cevap verdik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.

24-10. Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sa­hibi olmasaydı (ne yapardınız)?

39-53. De ki: “Ey kendi aleyhlerinde ol­mak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah' in rahmetinden umut kesmeyin. Şüphe­siz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.”

 

8. Duanın Hakikatini Bilerek Sadece Allah'a Dua Etmek 

 

1-1. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

2. Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.

3. (O,) Rahman ve Rahim'dir.

4. Din gününün Malik'idir.

5. Yalnız Sana ibadet eder ve yalnız Sen'den yardım dile­riz.

6. Bizi dosdoğru yola ilet.

7. Kendile­rine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil.

2-126. Hani İbrahim: “Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır” demişti de (Allah) “Küfredeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; o ne kötü bir dönüştür” demişti.

127. İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yüksel­tiyor (ve şöyle dua ediyorlardı;) “Rabbimiz bizden (bunu) kabul et, şüphe yok, Sen işiten ve bilensin;”

128. “Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana teslim olmuş (Müs­lüman) bir ümmet (kıl). Bize ibadet yön­temlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphe yok, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.”

129. “Rab­bimiz, içlerinden onlara bir peygamber gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Hiç şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.”

2-186. Kullarım Beni sana soracak olursa,  Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umu­lur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

3-26. De ki: “Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin.”

3-38. Orada Zekeriyya Rabbine dua etti: “Rabbim bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işiten­sin” dedi.

39. O mihrapta namaz kılmakta iken, melekler ona seslendi: “Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan kel­imeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.”

40. Dedi ki: “ Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısır iken nasıl benim bir oğlum olabilir?” (Allah) “İş böyledir, Allah dilediğini yapar.” dedi.

3-191. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.”

192. “Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu “hor ve aşağılık” kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur.”

193. “Rabbimiz, biz “Rabbinize iman edin” diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik ve hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, ku­surlarımızı ört ve canlarımızı iyilerle be­raber al.”

194. “Rabbimiz, peygamberleri­ne va'dettiklerini bize ver, kıyamet günün­de de bizi “hor ve aşağılık” kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin.”

195. Rableri de (dualarına icabet ederek) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Ki hep birbirinizdensiniz. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp çıkarılanların ve yolumda işkence gören­lerin, çarpışıp öldürülenlerin kötülüklerini mutlaka örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu mükafat,) Allah katından bir karşılıktır. Allah, karşılığın en güzeli kendi katında olandır.”

7-55. Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.

56. Düzene konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rah­meti, iyilik yapanlara pek yakındır.

7-180. İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde “eğriliğe (şirk ve inkara) sa­panları” bırakın. (Onlar) Yapmakta olduk­ları dolayısıyla yakında cezalandırılacak­lardır.

9-113. Kendilerine onların gerçekten çıl­gın ateşin arkadaşları oldukları açıklandık­tan sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.

10-10. Oradaki duaları: “Allah'ım, Sen ne yücesin” dir ve oradaki dirlik temennileri; “Selam” dır; duaların sonu da: “Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'adır.”

10-12. İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktay­ken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yap­makta oldukları böyle süslenmiştir.

10-22. Karada ve denizde sîzi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz, o gemilerde içindekileri güzel bir rüzgarla alıp götürdükleri ve (yolcular) bununla ne­şelendikleri sırada, o gemiye çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalar­la) gerçekten kuşatıldıklarını zannettikleri vakit, dinde Allah'a “gönülden ve katıksız bağlılar (muhlisler)” olarak O'na dua et­meye başlarlar: “Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden  olacağız” (der ki:)  Ama (Allah) onları kurtarınca, onlar hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi nefisleriniz aleyhinedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra si­zin dönüşünüz Bizedir, Biz de yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.

12-33. (Yusuf) dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Onların kur­dukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım ki) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.”

34. Böylece Rabbi, onun duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir.

13-14. Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiçbir şeyle cevap veremez. (Onların durumu) yalnız­ca, ağzına ulaşsın diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Küfre sapanların duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir.

14-35. Hani İbrahim şöyle demişti: “Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.”

36. “Rabbim, gerçekten onlar insanlardan birçoğu­nu şaşırtıp-saptırdı.  Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim de bana isyan ederse kuşkusuz Sen, bağışlayansın, esirgeyensin.” 

37. “Rabbimiz, çocuklarımdan bir kısmını dosdoğru namazı kılsınlar diye Beyt-i Haram yanında ekini  olmayan  bir vadiye yerleştirdim. Artık Sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara meyledici kıl ve onları bir takım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.”

38. “Rabbimiz, şüphesiz Sen, bi­zim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurdukla­rımızı da bitmektesin.  Yerde ve gökte

hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.”

39. “Hamd, Allah'a aittir ki; O, bana ih­tiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz benim Rabbim, gerçekten duayı işitendir.”

40. “Rabbim, beni namazı(nda) sürekli olan kıl, soyum­dan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur.”

41. “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve müminleri bağışla.”

15-53. Dediler ki: “Korkma, biz sana bil­gin bir çocuk müjdelemekteyiz.”

54. Dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelip çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdele­mektesiniz?”

55. Dediler ki: “Seni gerçek­le müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma.”

56. Dedi ki: “Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?”

17-11. İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.

19-2. (Bu,) Senin Rabbinin kulu Zekeriyya'ya rahmetinin zikridir.

3. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman.

4. Demişti ki: “Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekte mutsuz olmadım.”

5. “Doğrusu ben, arkamdan gelecek ya­kınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın) dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.”

6. “Bana mirasçı olsun, Yakub oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisin­den) razı olunan(lardan) kıl.”

7. (Allah buyurdu:) “Ey  Zekeriyya, şüphesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdele­mekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız.”

8. Dedi ki: “Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım.”

9. “Öyledir”. Rabbin: “Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım.”buyurdu.

21-89. Zekeriyya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın.”

90. Onun çağrısına da cevap verdik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.

23-29. Ve de ki: “Rabbim, beni kutlu bir konakta indir, Sen konuklayanların en hayırlısısın.”

24-41. Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçmakta olan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmekte­dir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini hiç şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlemek­te olduklarını bilendir.

25-77. De ki: “Sizin duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabıda) kaçınılmaz olacaktır.

32-16.  Onların  yanları  (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

35-13. (Allah,) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süre olarak akıp git­mektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koy­an) Allah, sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka tapmakta olduklarınız ise, “bir çekirdeğin incecik zarına” bile ma­lik olamazlar.

14. Eğer onlara dua eder­seniz, sizin duanızı işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu, her şeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber veremez.

40-14. Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de.

40-60. Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; ce­henneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.

40-65. O, Hayy (diri) olandır, O'ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun.

41-51. İnsana nimet verdiğimiz zaman, (şükürden) yüz çevirir. Ona (hoşlanmadığı) bir şey dokunduğu zaman ise, geniş (kap­samlı ve uzun) bir dua sahibidir.

72-18. Şüphesiz mescitler, (yalnızca) Al­lah'a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiçbir şeye dua (kulluk) etmeyin.

72-20. De ki: “Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kim­seyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum?”[7]

 

9. Allah'a Hamd, Tenzih, Tekbîr Ve Tesbihde Bulunmak

 

3-41. (Zekeriyya) Dedi ki: “Rabbim, bana bir belge ver.” (Allah) “Belgen, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O'nu tesbih et.” dedi.

13-13. Gök gürültüsü O'nu hamd ile, me­lekler de O'na olan korkularından tesbih ederler. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkın­da çekişip-tartışırlar. O, kudreti pek çetin olandır.

13-28. Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle tatmin olanlardır. Haberi­niz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle tatmin bulur.

15-97. Andolsun, onların söylemekte ol­duklarına karşı senin göğsünün daraldı­ğını biliyoruz.

98. Sen Rabbini hamd ite tesbih et ve secde edenlerden ol.

17-44. Yedi gök, yer ve bunların içinde­kiler O'nu tesbih etmektedir; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, an­cak siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Şüphesiz, O hakim olandır, bağışlayandır.

17-110. De ki: “(İster) “'Allah” diye çağırın, (ister) “Rahman” diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur.” Namazında sesini çok yükselt­me, onda çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse.

111. Ve de ki: “Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Al­lah'adır.” Ve O'nu, tekbir edebildikçe tek­bir et.

19-88. “Rahman çocuk edinmiştir” dediler.

89. Andolsun, siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.

90. Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça ola­cak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp-göçüverecekti.

91. Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı).

20-42. “Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.”

20-130. Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan önce ve batışından önce Rabbini hamd ile tes­bih et. Gecenin bir bölümünde ve gündü­zün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.

24-35. Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bu­lunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait ol­mayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah in­sanlar için örnekler vermektedir. Allah her şeyi bilendir.

36. (Bu nur) Allah'ın, onların yüceltilmesine ve isminin zik­redilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler.

25-58. Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Al!ah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter.

28-70. O Allah'dır, kendisinden başka ilah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. Hüküm de O'nundur ve O'na döndü­rüleceksiniz.

29-45. Sana Kitap'tan vahy edileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkince utanmazlıklardan ve kötülük­lerden vazgeçilir. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyüktür. Allah yapmakta olduklarınızı bilmektedir.

29-63. Andolsun onlara: “Gökten su in­dirip de ölümünden sonra yeryüzünü di­rilten kimdir?” diye soracak olursan, şüp­hesiz: “Allah” diyecekler. De ki: “Hamd Allah'ındır.” Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.

30-18. Hamd O'nundur; göklerde de, yerde de, günün sonunda da ve öğleye erdiğiniz vakit de.

31-25. Andolsun onlara; “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, hiç tartışmasız; “Allah” diyecekler. De ki; “Hamd Allah'ındır.” Hayır, onların çoğu bilmezler.

26. Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Hiç şüphesiz Allah, / ani (hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayanın, Hamid (hamd da yalnızca O'na ait)ur.

34-1. Hamd, göklerde ve yerlerde olanların tümü kendisine ait olan Allah'ındır; ahirette de hamd O'nundur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, haber alandır.

40-55. Şu halde sen sabret. Gerçekten Al­lah'ın va'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.

50-39. Öyleyse sen, onların demelerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.

52-48. Artık sen, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında da Rabbini hamd ile tesbih et.

49. Gecenin bir bölümünde ve  yıldızların   batışının ardından da O'nu tesbih et.

56-96. Öyleyse Rabbini büyük ismiyle tesbih et.

62-1. Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik, Kuddüs, Aziz, Hakim olan Allah'ı tesbih etmektedir.

64-1. Göklerde ve yerde olanların tümü  Allah'ı  tesbih etmektedir. Mülk de O'nundur, hamd (övgü) de O'nundur. O, her şeye güç yetirendir.

74-3. Rabbini tekbir et (yücelt).

76-25. Ve sabah akşam Rabbinin adını zikret.

26. Gecenin bir bölümünde O'na  secde et ve geceleyin de uzun uzadıya O'nu tesbih et.

87-1. Rabbinin yüce olan ismini tesbih et. [8]     

 

10. Allah'tan Tevbe Ve Mağfiret Dilemek

 

2-36. Fakat şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı ve onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de “Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar yerleşim ve meta vardır” dedik.

37. Derken Adem, Rabbinden kelimeler aldı (O'na yalvardı). O da tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.

2-160. Ancak tevbe edenler, (kendilerini) düzeltenler ve (hakkı) açıklayanlar(a gelin­ce); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.

3-90. Doğrusu, imanlarından sonra küfredenler sonra da küfürlerini  artıranlar;bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar sapıkların ta kendileridir.

3-129. Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi di­lerse azablandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.                                         

3-135. Ve “çirkin bir hayasızlık” işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından do isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları üzerinde bildikleri halde ısrarla durmayanlardır.

4-17. Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.

18. Tevbe; kötülükleri yapıp edip de onlardan birine ölüm çatınca: “Ben şimdi Gerçekten tevbe ettim” diyenler, ne de kendileri kafirler olarak ölenler için değil. Böyleleri için acıklı bir azap hazırlamışızdır.

4-48. Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.

4-64. Biz her peygamberi, ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gön­derdik. Onlar kendi nefislerine zulmettik­lerinde şayet sana gelip de Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.

4-92. Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini “hata sonucu” öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir   topluluktan ise, bu durumda da mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması  gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda da ailesine bir diyet ödemek ve bir  mü'min  köleyi özgürlüğe   kavuşturmak  gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hik­met sahibi olandır.

5-73. Andolsun, “Allah üçün üçüncüsü- diyenler küfre sapmışlardır. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan  küfredenlere mutlaka   acıklı  azap dokunacaktır.

74. Yine de Allah'a  tevbe edip bağışlanma istemiyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

6-54. Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: “Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti   kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet  sonucu bir kötülük işler, sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse kuşku yok, O bağışlayandır, esirgeyendir.”

9-80. Sen, ister onlar için bağışlanma dile ya da istersen onlar için bağışlanma di­leme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışla­maz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve Re­sulüne (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.

9-104. Onlar bilmiyorlar mı ki, kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları  da alacak olan Allah'dır. Hiç şüphesiz tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur.

9-118. (Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, ne­fisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.

9-126. Görmüyorlar mı ki, gerçekten on­lar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptı­rılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar.

11-3. Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı ko­nulmuş bir vakte kadar güzel bir meta ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım.

11-52. “Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevekkül edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmur­lar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.”

11-61. Semud (halkına da) kardeşleri Sa­lih'i (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim, Al­lah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda sizi ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim yakın olandır, (duaları) kabul edendir.”

16-119. Sonra gerçekten senin Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bu­nun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar (la beraberdir). Şüphe yok, senin Rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir.

24-10. Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)?

24-20. Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)?

25-70. Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunan başka; işte on­ların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

71. Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.                                      28-67. Ancak kim tevbe edip iman eder ve salih amellerde bulunursa artık kurtulu­şa erenlerden olmasını umabilir.

33-72. Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar  bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

73. Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık  kadınları,  müşrik  erkekleri ve -müşrik kadınları azablandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların da tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

39-53. De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut    kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.”

63-5. Onlara: “Gelin Allah'ın Rasulü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin” denildiği zaman, başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte   olduklarını   görürsün.  

6. Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Al­lah, onlara kesin olarak mağfiret et­meyecektir. Şüphesiz Allah, fasık olan bir kavime hidayet vermez.

66-8. Ey iman edenler, Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah, sizin kötülüklerinizi örter ve altın­dan ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman etmekte olanları küçük düşürmeye­cektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanların­da koşup-parıldar. Derler ki: “Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin.”

74-56. Allah dilemedikçe, onlar öğüt al­mazlar; takvanın sahibi (onu kabul eden) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlayan da) O'dur.[9]

 

11. Allah'ın Her Şeye Şahit Olduğunu İdrak Ve İkrar Etmek

 

6-19. De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin  aranızda  şahittir.   Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarıp-korkutmam için bana şu Kur'an vahy edildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların ,  da bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?” De ki; “Ben şehadet etmem.” De ki: “O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta ol­duklarınızdan uzağım.”

9-78. Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Al­lah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır.

14-38. “Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilmektesin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.”

14-42. (Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zul­medenlerin yapmakta olduklarından ha­bersiz sanma, onları  yalnızca  gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.                                                            

17-96. De ki: “Benimle (sizin) aranızda   şahit olarak Allah yeter; kuşkusuz 0, kul­larından hakkıyla haberdardır, görendir.”

20-45. Dediler ki: “Rabbimiz, biz gerçek­ten,  onun bize karşı “taşkın bir tutum takınmasından” ya da “azgın-davranmasından' korkmaktayız.”

46. Dedi ki: “(Ondan)  Korkmayın, çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitmekteyim ve görmekteyim.”

22-70. Allah'ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor mu­sun? Gerçekten bunlar bir Kitap'tadır. Hiç  şüphesiz bunlar(ı bilmek), Allah için pek kolaydır.                                                        

22-76. O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir. Bütün işler Allah'a döndürülür.

24-27. Ey iman edenler, evlerinizden başka evlere, yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) selam vermeden gir­meyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umu­lur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.

28. Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin ver­ilinceye kadar artık oraya girmeyin; ve eğer size “Dönün” denirse, siz de dönün, bu sizin için daha temizdir. Allah yap­makta olduklarınızdan haberdar olandır.

29. İçinde oturulmayan ve sizin için orada bir meta (yarar) bulunan evlere girme­nizde size bir sakınca yoktur. Allah, açığa vurduklarınızı da, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.

24-64. Dikkatli olun; göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. O, sizin üzerinde bulunduğunuz şeyi  kuşkusuz bil­mektedir. Ve O'na döndürülecekleri gün, yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir. Allah, her şeyi bilendir.

29-11. Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bil­mektedir.

29-42. Allah, kendi dışında hangi şeye tapmakta olduklarını şüphesiz bilmek­tedir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

31-16. “Ey oğlum, (yaptığın iş) bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve (bu iş,) ister bir kaya parçasında ya da göklerde veya yerin derinliklerinde bulunsa bile, Allah onu getirir Hiç şüphesiz Allah, latif olandır, (her şeyden) haberdardır.”

49-18. Hiç şüphesiz Allah, göklerin ve ye­rin gaybını bilir. Allah, yapmakta olduklarınızı görmekte olandır.

57-4. Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşı istiva eden O'dur. Yere gire­ni, ondan. çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Siz her nerede İseniz, O sizin­le beraberdir. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.

58-7. Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yapmakta olduklarını kıyamet günü ken­dilerine haber verecektir. Hiç şüphe yok, Allah her şeyi bilendir.

63-1. Münafıklar sana geldikleri zaman ”Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin” dediler. Allah da bilmektedir ki sen elbette O'nun elçisisin. Ancak Allah, münafıkların muhakkak yalan söylemekte olduklarına şahitlik et­mektedir.

67-13. Sözünüzü ister gizleyin, isten onu   açığa vurun. Şüphesiz O, sinelerin özün de saklı duranı bilendir.

14. O, yarattığını bilmez mi? O Latiftir; Habir'dir.[10]

 

12. Allah'a Karşı Ancak Gerçeği Söylemek

 

3-78. Onlardan öyleleri de vardır ki, dillerini Kitap'a doğru eğip-bükerler, siz onu Kitap'tan (okur) sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir. “Bu Allah katındandır” derler. Oysa o, Allah katından değildir.  Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allaha karşı  (böyle) yalan söylerler.  

79. Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de, sonra o, insanlara:  “Allah'ı bırakıp bana kulluk edin” deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o ancak, “Öğretmekte ve okuyup   okutmakta   olduğunuz   Kitap'a   göre Rabbaniler (Rabbe halis kullar) olu­nuz (deme görevindedir).”

4-171. Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin,  Allah'a  karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın peygamberi ve kelimesidir. Onu (Ol kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a  ve  Peygamberine  inanınız; “Üçtür” demeyiniz.   (Bundan)    kaçının, sızın için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan “çok yüce ve andır.” Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

5-116. Allah: “Ey Meryem oğlu İsa, İn­sanlara Allah'ı bırakarak, beni ve annemi iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?” dediğinde: “Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakış­maz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçek­ten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen­sin Sen.”

6-33. Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar seni yalanlamıyorlar fakat o zalimler, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.

7-105. “Benim üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrail oğullarını benimle gönder.”

7-169. Onların ardından yerlerine Kitap'a mirasçı olan birtakım “kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya) nın geçici-yararını alıyor ve: “Yakında bağışlanacağız” diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendi­lerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı da okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz?

11-31.“Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum.Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık (olarak) gördüklerine, Allah kesin olarak onlara bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini söylersem) gerçekten o zaman zalimlerde­nim (demek)dir.”

16-116. Dillerinizin yalan yere nitelendir­mesi dolayısıyla: “Şuna helal buna haram” demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uy­durmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.

18-14. Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve sebatı) rabdetmiştik; (Onlar) Kıyam ettik­lerinde demişlerdi ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız(eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun ger­çeğin dışına çıkmış (saçmalamış) oluruz.”

20-49. (Firavun onlara) Dedi ki: “Sizin Rabbiniz kim ey Musa?”

50. Dedi ki: “Bi­zim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir.”

51. (Fi­ravun) Dedi ki: “öyleyse, önceki nesillerin durumu nedir?”

52. Dedi ki: “Bunun bil­gisi Râbbimin katında bir Kitap'tadır. Be­nim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz.”

69-44. Eğer o (Peygamber), bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı,

45. Mu­hakkak onu kuvvetle yakalardık.

46. Son­ra onun can damarını mutlaka keserdik.

47. O zaman sizden hiçbiriniz araya gire­rek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı.[11]

 

13. İhtilaflarda “Hüküm Allah'ındır gerçeğine teslim olmak

 

5-50. Onlar hala cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir top­luluk için, hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?

6-57. De ki: “Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisinde acele ettiğiniz (azap) da yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O doğru haberi verir ve O ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”

6-114. Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitap'ı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap ver­diklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmekte­dirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlar­dan olma.

16-92. Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye, yeminlerinizi   kendi  aranızda  bir  fesat (bozgunculuk) unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Hakkında ih­tilafa düştüğünüz şeyi, kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.

18-26. De ki: “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel İşitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.”

39-3. Haberin olsun; halis (katıksız) ola din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler) “Biz, bunları Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Hiç şüphesiz Allah, ken­di aralarında, hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete eriştirmez.

42-10. Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey; artık onun hükmü Allah'ındır. İşte benim Rabbim olan Allah. Ben  O'na  tevekkül ettim ve yalnızca  O'na  dönüp-yönelirim.

45-17. Onlara bu emirden apaçık belgeler verdik. Fakat onlar kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki hakka tecavüz ve azgınlıktan dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz senin Rabbin hakkında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında   kıyamet  günü  aralarında  hüküm  verecektir.[12]

 

14. İzzet Ve Gücün Sadece Allah'a Ait Olduğunu Bilmek

 

4-139. Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri  dostlar (veliler) edinirler. “Kuvvet ve onuru” (izzeti) onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz 'bütün kuvvet ve onur Allah'ındır.

10-65. Onların söylemeleri seni üzmesin. Şüphesiz “izzet ve gücün” tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.

19-81. Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar   diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.

35-10. Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri  tasarlayıp düzenleyenler ise;  onlar için şiddetli bir azap vardır. Onların tasarladıkları “boşa çıkıp bozulur”.

63-7. Onlar ki: “Allah'ın Rasulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler” derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.

8. Derler ki, “Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp çıkaracaktır.” Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resulünün ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmi­yorlar.[13]

 

15. Sadece Allah'tan korkmak

 

3-102. Ey iman edenler, Allahtan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.

3-173. Onlar (öyle kimselerdir ki), insanlar kendilerine: “Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun” dediklerinde imanları artanlar ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir.

174. Bun­dan dolayı, kendilerine hiçbir kötülük do­kunmadan bir bolluk (fail) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rı­zasına uydular. Allah büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.

175. İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkma­yın, eğer mü'minlerseniz Ben'den korkun.

5-35. Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihat edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.

5-44. Gerçek şu ki, biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi) Öyleyse insanlardan korkmayın, Ben'den korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hük­metmezse, işte onlar, kafir olanlardır.

6-80. Kavmi  onunla   çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: “O beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Allah   konusunda çekişip-tartışmaya mı giriyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyo­rum, ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?”

81. “Hem siz, O'nun kendileri hakkında hiçbir ispatlayıcı delil indirmediği.şeyleri Allah'a ortak koşmaktan korkmuyorken, ben sizin şirk koştuklarınızdan nasıl korkarım? Şu halde “güvenlik içinde olmak bakımından” iki ta­raftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz?”

7-154. Musa'nın kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhaları aldı. (Levhalardan bi­rinin) Nüshasında “Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır” (yazılıydı).

8-29. Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran (bir nur ve anlayış) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf ve ihsan sahibidir.

9-13. Yeminlerini bozan, peygamberi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz on­lardan? Eğer inanıyorsanız, kendisinden korkmanıza Allah daha layıktır.

9-18. Allah'ın mescitlerini, yalnızca Al­lah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır.

9-109. Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi ha­yırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvar­lanan kimse mi? Allah, zulme sapan bir topluluğa hidayet vermez.

16-49. Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.

50. Üstle­rinden (her an bir azap göndermeğe kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.

51. Allah dedi ki: “İki ilah edinmeyin; O, ancak tek bir ilahtır. Öyleyse Ben'den, yalnızca Ben'den korkun.”

20-45. Dediler ki: “Rabbimiz, biz gerçek­ten, onun bize karşı “taşkın bir tutum takınmasından” ya da “azgın-davranmasından” korkmaktayız.”

46. Dedi ki: “(On­dan) Korkmayın, çünkü Ben sizinle bir­likteyim; işitmekteyim ve görmekteyim.”

20-113. Böylece biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar, ya da onlar için ibret oluşturur.

23-57. Gerçekten, Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar.

58. Rablerinin ayetlerine iman edenler,

59. Rablerine ortak koşmayanlar,

60. Ve, Rablerine dönecekler diye, vermekte ol­duklarını kalpleri ürpererek verenler;

61. İşte onlar, hayırlarda yarışanlar ve hayır için öne geçenlerdir.

24-52. Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse ve Allah'dan korkup O'ndan sakı­nırsa, işte “kurtuluşa ve mutluluğa” erenler bunlardır.

32-16. Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

33-39. Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görü­cü olarak Allah yeter.

35-28. İnsanlardan, debelenmekte olan canlılardan ve hayvanlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde  ise, Allah’dan ancak alım olanlar içlen titreyerek korkar.” Hiç şüphe yok Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.

39-16. Onların üstlerinde ateşten katlamalı-tabakalar, altlarında da katlamalı-tabakalar vardır. İşte Allah, kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden korkup-sakının.

39-36. Allah, kuluna kafi değil mi? Seni,  O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol  gösterici yoktur.                                         

50-31. Cennet de, muttakiler için, uzakta olmaksızın (o gün) yakınlaştırılmıştır.

32. Bu, size vadolunandır; (Bu cennet, gönülden Allah'a) yönelen, (İslam'ın hükümlerini) koruyan,

33. Görmediği halde Rahman'a karşı “içi titreyerek korku duyan” ve “içten Allah'a yönelmiş” bir kalp ile gelen

içindir.

55-46. Rabbinin makamından korkan  kimse için ise iki cennet vardır.                                 

59-18. Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının. Herkes yarın için neyi takdim edip-gönderdiğine baksın. Allah tan korkup-sakının. Hiç şüphesiz, Allah yap­makta olduklarınızdan haberdar olandır.

64-16. Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yar­ar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından korunuyorsa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.

67-12. Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır.

70-27. Onlar, Rablerinin azabına karşı (daimi) bir korku duymaktadırlar.

28. Şüphesiz Rablerinin azabından (kimse) emin olamaz.

72-22. De ki: “Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında da asla bir sığınak bulamam.”

79-40. Kim de Rabbinin makamından korkar ve nefsini de heva (istek ve tut­kular)dan sakındırırsa,

41. Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir.[14]

 

16. Allah'ı Veli Edinmek

 

2-257. Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisidir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; küfredenlerin velileri ise  tağuttur. Onları da nurdan karanlıklara  çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda sürekli olarak kalacaklardır.

4-45. Allah, sizin düşmanlarınızı en iyi bilendir; bir veli  Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah yeter.

6-14. De ki: “O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyip (hiç) beslenmezken,ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?” De ki: “Bana gerçekten müslüman olanların ilki olmam emredildi ve; sakın  müşriklerden olma (denildi).”

7-196. Hiç şüphesiz, benim velim Kitap'ı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor.

10-62. Haberiniz olsun; Allah'ın velileri için korku yoktur ve onlar mahzun olacak  değildirler.

11-113. Zulmedenlere eğilim göstermeyin yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.                                              

12-101. “Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanı) verdin sözlerin yorumunu da (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada da, ahirette de benim velim Sen'sin. Müslü­man olarak benim hayatıma son ver ve beni salih olanların arasına kat.”

22-78. Allah adına gerektiği gibi cihat edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir  güçlük- yüklememiştir,   atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah)bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi “müslümanlar” olarak isimlendirdi; peygamber sizin üzerinize şahit olsun, siz de insanlar üzerine şahitler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin  ve Allah'a sanlın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.

29-22. Siz yerde de, gökte de (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin, Allah'ın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur.

29-41. Allah'ın dışında başka veliler edi­nenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek ev­idir; bir bilselerdi.

42. Allah, kendi dışında hangi şeye tapmakta olduklarını şüphesiz bilmektedir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

43. İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermek­teyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.

33-17. De ki: “Size bir kötülük İsteyecek olsa, sizi Allah'tan koruyacak veya size bir rahmet isteycek olsa (buna engel olacak) kimdir?” Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli, ne de bir yardımcı bu­lamazlar.

42-31. Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne de bir yardımcınız.

45-19. Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı kesin olarak seni bağım­sız kılamazlar. Hiç şüphesiz zalimler bir­birlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir.

47-11. İşte böyle; çünkü Allah, iman et­mekte olanların velisidir; kafirlerin ise ve­lisi yoktur.[15]

 

17. Sadece Allah'a Kulluk Ve Allah'a Kulluğa Davet Etmek

 

1-5. Yalnız Sana ibadet eder ve yalnız Sen'den yardım dileriz.

2-21. Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki sakınasınız.

3-79. Beşerden hiç kimsenin, Allah ken­disine Kitabı,  hükmü ve  peygamberliği versin de, sonra o, insanlara: “Allah'ı bırakıp bana kulluk edin” deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o ancak, “öğretmekte ve okuyup okutmakta olduğunuz Kitap'a göre Rabbaniler (Rabbe halis kullar) olu­nuz (deme görevindedir).”

6-102. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin ya­ratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir.

7-59. Andolsun, biz Nuh'u kendi kavmine  (toplumuna) gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan   başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin  için büyük bir günün azabından kork­maktayım.”

7-65. Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik). (Hud, kavmine:) “Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ila­hınız yoktur. Hala korkup-sakınmayacak mısınız?” dedi.

7-70. Dediler ki: “Sen bize yalnızca Al­lah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız   için geldin? Eğer gerçekten doğru sözlülerden  isen, bize va'dettiğin şeyi getir bakalım.”    

 71. (Hud); “Andolsun” dedi. “Rabbinizden  üzerinize iğrenç bir azap ve gazap gerekli kılındı. Allah'ın kendileri hakkında hiçbir ispatlı delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın (düzüp uydurarak) isimlendirdiği birtakım isimler (düzme tanrılar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim.”

10-3. Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra da arşı is­tiva eden, işleri de evirip-çeviren Allah'tır. O'nun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?

12-40. “Sizin Allah'tan başka taptıklarınız,Allah'ın kendileri hakkında hiç bir ispatlayıcı-delil indirmediği sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte bu­dur, ancak insanların çoğu bilmezler.

12-108. Dedi ki: “Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim:ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim.”

13-36. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (müslümanların aleyhinde birleşen) gru­plardan, onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: “Ben, yalnızca Allah'a kul­luk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnızca O'na dua ederim ve son dönüşüm O'nadır.”

16-36. Andolsun, biz her ümmete: “Al­lah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının” (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönder­dik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hi­dayet verdi, onlardan kimi de sapıklığı hak etti. Artık, yeryüzünde dolaşın da ya­lanlayanların uğradıkları sonucu görün.

17-22. Allah ile beraber başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış olur­sun.

18-110. De ki: “Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih bir amelde bulunsun ve Rab­bine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.”

19-36. Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.

23-23. Andolsun, Biz Nuh'u kendi kav­mine (peygamber olarak)  gönderdik.yy Böylece kavmine dedi ki: “Ey Kavmim, o Allah'a kulluk edin. O'nun dışında sizin başka ilahınız yoktur, yine de korkup-sakınmayacak mısınız?”                                 

29-16. İbrahim de  (gönderilmişti);  hani  kavmine demişti ki: “Allah'a kulluk edin   ve O'ndan korkup-sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.”

39-17. Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver.

39-65. Andolsun, sana ve senden önceki­lere vahyolundu (ki): “Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz senin amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.

66.“Hayır, artık (yalnızca) Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

40-42.“Siz beni Allah'a (karşı) küfre sapmaya ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırmaktasınız, ben ise sizi O aziz ve çok bağışlayan (Allah')a çağırıyorum.”

43-64. “Şüphesiz Allah, O benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir; şu halde Ona   kulluk edin. Dosdoğru olan yol budur.”

51-56. Ben, cinleri de, insanları da, yal­nızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.

71-1. Hiç şüphesiz, Biz Nuh'u; “Kavmini, onlara acıklı bir azap gelmeden evvel uyarıp-korkut” diye kendi kavmine (pey­gamber olarak) gönderdik.

2. O da dedi ki: “Ey kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum.”

3. “Allah'a kulluk edin, O'ndan korkup-sakının ve O'na itaat edin.”

4. “Si­zin günahlarınızı bağışlar ve sizi adı konul­muş bir ecele kadar erteler. Elbette Al­lah'ın takdir ettiği ecel geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız.”

72-18. Şüphesiz mescitler, (yalnızca) aittir   öyleyse, Allah ile beraber başka hiçbir şeye dua (kulluk) etmeyin.

98-5. Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılmak, hanifler (Allah'ı birliyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dos­doğru kılmak ve zekatı vermekten başka­sıyla emrolunmadılar. İşte dosdoğru din budur.[16]

 

18. Sadece Allah'a Yönelmek Ve Allah'a Sığınmak

 

3-173. Onlar (öyle kimselerdir ki), insanlar kendilerine : “Size karşı insanlar toplan­dılar, artık onlardan korkun” dediklerinde imanları artanlar ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir.

7-200. Eğer sana şeytandan  yana  bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

9-118- (Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de bağışladı. Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.

11-43. (Oğlu) Dedi ki: “Ben, beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” (Nuh) Dedi ki: “Bugün Allah'ın emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka (sığınılacak hiçbir koruyucu yoktur.” Ve ikisinin arası­na dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.

11-75. Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, oldukça duyarlı  ve (Allah'a)  gönülden yönelen biriydi.

11-88. Dedi ki: “Ey kavmim, eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde  isem ve O da beni kendisinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa, buna ne dersiniz?   Ben, size yasakladığım şeylerde (aksini yaparak) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnız­ca ıslah etmektir. Benim başarım, ancak Allah iledir. Sadece O'na tevekkül ettim ve sadece O'na yönelirim.”

12-23. Onun evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapı­lan sımsıkı kapatarak: “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi. Dedi ki: “Allah'a sığınırım. Çünkü O benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.

18-27. Sana Rabbinin Kitab'ından vahy edileni oku. O'nun sözlerini değiştirici   yoktur ve O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın.                                  

23-97. Ve de ki; “Rabbim, şeytanın kış­kırtmalarından sana sığınırım.”

98. “Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim.”

30-31. “Gönülden katıksız bağlılar” olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden ol­mayın.

39-17. Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise, onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullanma müjde ver.

39-29. Allah, çekişip duran bir çok ortakların sahip olduğu (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adamı misal olarak verir. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

39-54. Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım da edilmez.

40-27. Musa dedi ki: “Gerçekten ben, he­sap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rab­binize sığınırım.”

41-6. De ki: “Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin ila­hınızın bir tek İlah olduğu vâhyolunuyor. Öyle ise O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. O müşriklerin vay haline.”

41-36. Şayet sana şeytandan yana bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

73-8. Rabbinin ismini zikret ve her şey­den kendini çekerek yalnızca O'na yönel.

113-1. De ki; Sabahın Rabbine sığınırım,      

2.Yarattığı şeylerin şerrinden,

3. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,

4. Düğümlere   üfüren-kadınların   şerrinden,       

5. Ve hased ettiği zaman, hasedçinin şerrinden.     

114-1. De ki; İnsanların Rabbine sığınırım.

2. İnsanların malikine,

3. İnsanların (gerçek) ilahına;

4. “Sinsice kalplere vesvese ve kuşku düşürüp duran” vesvesecinin şerrinden.

5. Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar);

6. Gerek cinlerden, gerekse insanlardan  (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım).[17]

 

19. Dönüşün Allah'a Olduğunu İdrak Etmek

 

2-156. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki; “Biz Allah'a ait (kullarız ve şüphesiz O'na dönücüleriz.”                          

5-105. Ey iman edenler, siz kendi nefisleriniz(i ıslah etmey)e bakın. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.

6-164. De ki: “O, her şeyin Rabbi iken ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendi aleyhinden başkasını kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O size, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.”

10-4. Sizin tümünüzün dönüşü O'nadır. Allah'ın va'di bir gerçektir. İman edip salih amellerde bulunanlara, adaletle karşılık  vermek için yaratmayı başlatan (ilkin yaratan) sonra onu iade edecek olan O'dur. Küfredenler ise, küfre sapmaları dolayı­sıyla, onlar için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır.

10-23. Ama (Allah) onları kurtarınca, on­lar hemen yeryüzünde haksız yere taşkın­lığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlı­ğınız, ancak kendi nefisleriniz aleyhinedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra sizin dönüşünüz Bizedir, Biz de yapmakta olduklarınızı size haber ve­receğiz.

11-4. Sizin dönüşünüz Allah'adır. O, her şeye güç yetirendir.

13-36. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (Müslümanların aleyhinde birleşen) grup­lardan, onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: “Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnızca O'na dua ederim ve son dönüşüm O'nadır.”

14-42. (Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zul­medenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.

43. Başlarını dikerek koşarlar, göz­leri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalpleri de (sanki) bomboştur.

14-48. Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek ve Kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkacaklardır.

23-79. O, sizi yeryüzünde üretip-türetendir ve hepiniz yalnızca O'na (döndürülüp) toplanacaksınız.

24-42. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır ve dönüş yalnızca O'nadır.

24-57. Küfre sapanların, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o.

31-23. Kim de küfre saparsa, artık onun küfrü seni hüzne  kaptırmasın. Onların dönüşü Bizedir, artık Biz de onlara yapmakta olduklarını haber vereceğiz. Şüp­hesiz Allah, sinelerin özünde saklı olanı bilendir.[18]

 

20. Sadece Allah'a Tevekkül Etmek

 

3-159. Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden da­ğılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, on­lar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer (bir işte) azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz  Allah, tevekkül edenleri sever.

 160. Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi “yapayalnız ve yardımsız” bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a te­vekkül etsinler.

4-45. Allah, sizin düşmanlarınızı en iyi bitendir; bir veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah yeter.

4-81. “Tamam-kabul” derler. Ama yanın­dan çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin söylediğinin tersini ku­rarlar. (Oysa) Allah, (onların) karanlıklar­da kurduklarını yazıyor. Sen de onlara aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

5-11. Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani bir topluluk, size ellerini uzatmaya yeltenmişti de, (Al­lah,) onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. Allah'tan korkup-sakının. Mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül et­melidirler.

8-2. Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Al­lah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.

8-49. Münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar şöyle diyorlardı: “Bunları (müslümanları) dinleri aldattı.” Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Al­lah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hik­met sahibidir.

8-64. Ey Peygamber, sana ve seni izleyen mü'minlere Allah yeter.

9-40. Siz ona (peygambere) yardım etmez­seniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani ka­firler ikiden biri olarak onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: “Hüzne kapıl­ma, elbette Allah bizimle beraberdir.” Böylece Allah ona “huzur ve güvenlik duy­gusunu” indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, küfre sapanların da kelimesini (küfür çağrılarını) alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise, yüce olandır. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

9-51. De ki: “Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet et­mez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.”

9-129. Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: “Bana Allah yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur.”

10-71. Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: “Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlat­malarım eğer size ağır geliyorsa, ben şüp­hesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi ka­rara bağlayın da bu işiniz size dert (veya gizli kahır) olmasın, sonra hakkımdaki hükmünüzü bana mühlet vermeden uygu­layın.

10-84. Musa dedi ki: “Ey kavmim, eğer   siz Allah'a iman etmişseniz (ve) müslüman olmuşsanız artık yalnızca O'na tevekkül edin.”

11-56.“Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği debelenmekte olan bir şey (canlı) yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır).”

11-123. Göklerin ve yerin gaybı Allah'ın­dır, bütün işler O'na döndürülür; öyleyse O'na kulluk edin ve O'na tevekkül edin Senin Rabbin yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.                                                   

12-67. Ve dedi ki: “Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Al­lah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Te­vekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler.”

14-11. Peygamberleri onlara dedi ki: “Doğrusu biz, sizin gibi yalnızca bir beşeriz, ancak Allah kullarından di­lediğine lutufta bulunur. Allah'ın izni ol­maksızın size bir delil getirmemiz bizim için olacak şey değil, Mü'minler, ancak Allah'a tevekkül etmelidirler.”

12. “Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yollarımızı O göstermiş­tir. Ve elbette bize yapmakta olduğunuz işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler, Allah'a tevekkül etmelidirler.”

16-98. Öyleyse Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

99. Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.

25-31. İşte böyle; Biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

25-58. Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter.

33-3. Allah'a tevekkül et; vekil olarak Al­lah yeter.

33-48. Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine de aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

39-38. Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka tapmakta ol­duklarınız, eğer Allah bana bir zarar di­leyecek olsa, O'nun zararını onlar kaldıra­bilirler mi? Ya da bana bir rahmet ver­meyi istese, O'nun rahmetini onlar tutup-önleyebilecekler mi?” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler.”

42-36. Size verilen herhangi bir şey, dün­ya hayatının metaıdır. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve süreklidir. (Bu) İman edip Rablerine tevekkül edenler içindir;

65-3. Ve onu hesaba katmadığı bir yön­den de rızıklandırır. Kim de Allah'a tevek­kül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir, Allah her şey için bir ölçü kılmıştır.

73-9. (Allah,) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur. Şu halde (yalnızca) O'nu vekil tut.[19]

 

21. Allah'a Teslimiyet Ve Teslimiyette Sabır Göstermek

 

2-112. Hayır, kim iyilik yapıcı olarak, yüzünü (kendini) Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

2-128.“Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan da sana teslim olmuş  (Müslüman) bir ümmet . Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphe yok, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.”

2-131. Rabbi ona: “Teslim ol” dediği anda (İbrahim): “Alemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.

2-133. Yoksa siz Yakub'un ölüm anında, orada (bulunan) şahitler miydiniz? O, oğullarına: “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” demişti de, onlar: “Senin ilahına ve babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz;  bizler  O'na  teslim olmuşuz.”demişlerdi.

2-249. Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç avuçlayanlar hariç- onu tatmazsa o bendendir. Onlardan az bir bölümü dışında ondan içtiler. O, kendisiyle be­raber iman edenlerle onu (ırmağı) geçince onlar: “Bu gün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok.” dediler. (O zaman) Elbette Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: “Nice az bir top­luluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.”

3-20. Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim.” Ve kendilerine Kitap verilenlerle ümmilere, de ki: “Siz de tes­lim oldunuz mu?” Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık yalnızca sana düşen duyurup-bildirme (tebliğ)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.

3-83. Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndü­rüleceklerdir.

4-66. Eğer gerçekten biz, onlara: “Ken­dinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bö­lümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine ge­tirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve sağlamlık bakımından daha güçlü olurdu.

67. Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik.

4-125. İyilik yaparak kendini Allah'a tes­lim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in    dinine uyandan, dince daha güzel kim olabilir? Allah, İbrahim'i (Kendisine) dost edinmiştir.

10-109. Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hük­medenlerin en hayırlısıdır.

16-127. Sabret; senin sabrın ancak Allah (ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapıl­ma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı da sıkıntıya düşme.

128. Şüphe yok Allah, korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.

22-34. Biz her ümmet için bir “Mensek” kıldık, O'nun kendilerine rızık olarak ver­diği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye. İşte sizin İlahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen, alçak gönlünü olanlara müjde ver.

22-40. Onlar, yalnızca: “Rabbimiz Al­lah'tır” demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmıyla bir kısmını defetmesi (yenilgiye uğratması) ol­masaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin ola­rak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır.

26-49. (Firavun) Dedi ki: “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Hiç tartış­masız, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz­lama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım.”

50. “Hiç zararı yok” dediler. “Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz.”

51. “Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan do­layı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışla­yacağını ummaktayız.”

31-22. Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah'a teslim ederse, artık o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a varır.

37-102. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken görüyorum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah, beni sabredenlerden bu­lacaksın.”

103. Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı;

39-29. Allah, çekişip duran bir çok or­takların sahip olduğu (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adamı misal olarak verir. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

39-54. Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım da edilmez.

40-66. De ki: “Bana apaçık belgeler ge­lince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.”

46-13. Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz Al­lah'tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için kor­ku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. 

85-4. Kahrolsun Ashab-ı Uhdud.

5. Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş.

6. Hani kendileri (ateş hendeğinin çevresinde oturmuşlardı).     

7. Ve mü'minlere yapacakları şeyi seyredeceklerdi.  

8. Kendileri onlardan, yalnızca “üstün ve güçlü olan”, övülen Al­lah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.

Destek olmak isteyen kardeşlerimiz iletişim formundan bize yazınız Allah razı olsun.

  • Kur'anda
  • Mucizeler
  • Kavramlar
  • ☝📖 المحمية 📖☝

S.Muhammed Kayaalp el-Haşimi (Musevi) Ks 

الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي

Arapça Dersleri-İslami Sohbetler-Tevhid-Tefsir-Hadis-Fıkıh-Fetvalar-İrşadlar

Kur'anda Yanlış Veya Eksik Telakkiden Kaçınarak Allah'ı Bilmek Rating: 4.5 Diposkan Oleh: ☝الاامام سيد محمد هاشمي الموسوي☝المحمية

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.